11 Temmuz 2014 Cuma

Sevda Şener "Tiyatroda Yaşam - Oyun İlişkisi"


YAŞAM – OYUN

Yaşam ve oyun nasıl da iç içedir. Sadece çocuklar için düşündüğümüz oyun kavramının aslında bütün yaşamımızı kuşatan bir kavram olduğunu söyleyebiliriz. Aklımıza o müthiş kitap gelecektir hemen “Homo Ludens”. Oyunun toplumsal işlevi üzerine bir deneme. Johan Huizinga’nın oyundan hareketle yaşamı yeniden sorgulamamızı sağladığı kitabını bugünlerde yeniden okumaya giriştim. Yıllar önce altını çizdiğim bölümlere yenilerini ekleyerek, yıllar önce farkına varamadığım yerlerini yer yer şaşırarak, heyecanlanarak büyük bir keyifle okuyorum. Türk tiyatrosunun hocası Sevda Şener’in yeni yayımlanan kitabı “Tiyatroda Yaşam – Oyun İlişkisi” gönderdi beni “Homo Ludens”e.
            “Kültür oyun biçiminde doğar, kültür başlangıçtan itibaren oynanan bir şeydir. Örneğin av gibi doğrudan hayati ihtiyaçların giderilmesini hedefleyen faaliyetler bile, arkaik toplulukta kolaylıkla oyun biçimine bürünebilmektedirler. (…) Topluluk bu oyunlarda, hayatı ve dünyayı yorumlama biçimini ifade etmektedir.” diyor, Huizinga. Oyun, kültürün temelini oluşturuyor. Buradaki oyun sözcüğünü çocuk oyunları olarak algılamamak gerektiğini belirtmeli miyiz, bilmem? Futbol da bir oyundur. Ama ne kadar ciddiye alındığını bilmeyen var mı? “Ciddiyet oyunu dışlayabilir, oysa oyun, ciddiyeti rahatlıkla içerir.” Oyun, kurallara razı olan ve o kuralların gerektirdiklerini yapan oyuncular ister. Tiyatroda da farklı mıdır, desiniz? Tiyatro, karşısında oyun oynandığını bilen ve tiyatronun kurallarına göre oyunu seyreden seyirciler istemez mi? O seyircilerdir ki tiyatronun olmazsa olmazıdırlar ve karşılarındaki oyuna inanmaya hazır halde otururlar koltuklarına. Seyredecekleri oyundur ama büyük bir ciddiyetle yaşamı yansılayan, dünyayı yorumlamaya çalışan, kuralları olan bir oyun.
Oyunbazdır tiyatro. Her anlamıyla oyunbaz… Sahnede canlandırılan oyun yaşamın bir parçası olduğu kadar kurgusaldır da. Oyun kurgusu içinde sunulan yaşam parçacığına ya da yaşama dair göstergelere inandırmak için hile yapmaz mı, yanılsamayı kullanmaz mı, ironi yapmaz mı, yalana başvurmaz mı? Tiyatro, hayatın oyununu kurgusallıkla bozarak hayatta oynanan oyunların arkasındaki gizli gerçekleri ortaya çıkarıp bizi yüzleştirmez mi? Oyuncu da oyun oynayan insandır, oyunbazdır… Canlandırdığı tipin, karakterin daha etkileyici olabilmesi için hileye başvurmaz mı? Hem de oyun oynadığını bile bile yapacaktır bunu, büyük bir ciddiyet içinde ve kurallarına uyarak.
Sevda Şener’in tiyatroda yaşam ve oyun ilişkisini çağlar boyunca süregelen tiyatro düşünceleriyle birlikte sorguladığı kitabı farklı pencereler açması için kışkırtıyor okuyucusunu. Yaşamın oyunsu özelliklerini tiyatro oyunlarını tanık göstererek karşınıza çıkarıyor. Yaşamda edinilen kimliklerin, rollerin ardındaki oyun – gerçek ikilemine yönelmenizi istiyor. Kılavuz olarak da tarihsel süreç içindeki tiyatro yapıtlarını ele alıyor. Tiyatro tarihi boyunca oluşan tiyatro düşünceleri eşliğinde tiyatroda yaşam – oyun ilişkisiyle karşı karşıya kalıyorsunuz. Gerçeği oyuna dönüştürürken yaşamdaki oyunu görmemizi sağlayan belli başlı tiyatro yapıtlarının başında Antik Yunan tragedyaları geliyor elbette. Tragedyalardaki destansı yapı, tanrıların ve toplumun kendilerine özgü yaşayışları yaşam – oyun ikileminin, içinden çıkılmaz ilişkinin birer göstergesi olur. Kaldı ki tiyatronun hayat bulduğu şenlikler de oyunsu özellikler barındırır. (Bu paranteze ihtiyaç var mı bilmem; kuralsız oyun, oyun değildir.)
Antik Yunan komedyalarındaki cezalandırılmalardan, Shakespeare’in tutkulu insanlarına, Romantik dönemin yüksek ahlakından, epik tiyatronun yabancılaştırmasına, absürd tiyatronun saçmalık bilincinden, çağdaş tiyatronun kara traji-komiğine kadar her tiyatro düşüncesinde aldatmacanın, oyunbazlığın toplumsal gelişime göre nasıl biçim değiştirdiğini, tiyatro oyunları eşliğinde anlatıyor kitap.
“Her dönemde tiyatro bize tarihsel, toplumsal, kültürel koşulların biçimlediği bir hayat oyununun içinde yer aldığımızı, yaşadığımız ortamın bize biçtiği rolleri oynadığımızı göstermiş, maskelerimizi düşürmüştür.”

Sevda Şener’in yüksekten bakmayan, okuyucusunu hırpalamayan, kavrayıp içine alan dili ve anlatımı, yazdığı ne olursa olsun keyifle okunmasını sağlıyor. “Tiyatroda Yaşam – Oyun İlişkisi” adlı kitap tiyatro konusunda kafa yormak ve özgün, özgür bakış açılarıyla düşünmek isteyenler için iyi bir fırsat.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder