12 Mart 2016 Cumartesi

Sahaftan 12 - Ayrı Dünya - Bekir Sıtkı



Ayrı Dünya - Bekir Sıtkı

 Kadir Yüksel

            Bekir Sıtkı Kunt’un beşinci öykü kitabıdır Ayrı Dünya. 1952’de Yeditepe Yayınları arasında yayınlanır. Kısa yaşamında, en verimli olacağı dönemde yaşama veda eden Bekir Sıtkı, gerçekçi öykücülüğümüzün önemli imzalarından biridir. Bir öncü olmamıştır elbette, ama o dönemlerde önemli örnekleri yazılmaya başlanan gerçekçi öykücülüğümüzün gelişmesinde, yol açıcılığında, birikimin ileriki kuşaklara taşınmasında rolü olmuştur.
            1905’te Antakya’da doğar. İlk ve orta öğretimin ardından İstanbul’a gider ve edebiyat fakültesine kaydolur. Kısa bir süre sonra oradan ayrılacak ve hukuk fakültesine geçecektir. Öğrenciliği sırasında çeşitli gazetelerde çalışır. 1928’de mezun olduktan sonra adliyeye girer. Çeşitli yerlerde yargıçlık yapar. 1938’de Antakya milletvekili olarak seçilir. 1946’dan sonra tekrar yargıçlığa döner ve genç yaşta, 1959’da İstanbul’da yaşama veda eder. İlk öyküleri 1930’da Vakit gazetesinde yayımlanır. Sadri Ertem’in çevresinde toplanan bazı yazarlar, ondan etkilenerek gözleme dayanan gerçekçi öyküler, romanlar yazmaktadırlar. “Sanatın tek amacı ve yolu halk için olmaktır. Halktan olmayan, halkı anlatmayan, halkta yankı uyandırmayan bir sanat düşünülemez.” Bu düşünceler sadece Bekir Sıtkı’nın edebiyata bakışı değildir, aynı çevrede toplanan yazarların ortak görüşü gibidir. 
Bekir Sıtkı’nın sahaflardan edinebildiğim iki kitabında da belli bir öykü düzeyini koruduğunu söylemek istiyorum öncelikle. Yapmacıksız, süssüz, düz bir anlatımla, konuşma dilini yazı diline ustaca aktararak yazmayı seçmiştir. Çeşitli yerlerde yargıçlık yapmasının da etkisiyle Anadolu insanını, emeğiyle geçinenleri, orta sınıf insanlarını iyi tanıması, gözlem gücüne, anlatımındaki yalınlığa, yaşayabilen, canlı öykü kişileri oluşturabilmesine yansımıştır.
Ayrı Dünya yazarın sağlığında yayımlayabildiği son öykü kitabıdır. Öykülerde halkın farklı kesimlerinden insanların yaşamlarından kesitler buluruz. Emekli memurlar, küçük esnaf, kenar mahalle insanları, serseriler, şehrin kalabalığından uzak köşelerdeki insanlar… “Dünya bozuldu azizim” diye başlayan ilk öykü kitaba da adını veren “Ayrı Dünya” öyküsü bugün bile konuşulabilen bir diyalogla başlar. Dünyanın, insanların bozulduğunu düşünen iki emeklinin vapur yolculuğuna ilişkin bir öyküdür. “Zır…Zır…” da müdür muavini tarafından hakarete varan bir iş çevrilen muhasebe şefinin canı sıkılmakta, başına gelenleri düşünmektedir. “Baba” adlı öykünün tamamı çok güzel gündelik diyaloglarla yazılmış. Kitabın diğer öyküleri de aynı gerçekçi izi, yalın ama kıvrak dili taşıyor.

Bekir Sıtkı Kunt’u hatırlatırken gerçekçi öykücülüğümüzün seyrine ilişkin önemli bir çalışmanın yapılıp yapılmadığını düşündüm. Öykücülüğümüzdeki gerçekçi damarın serüveni incelenmeli, bugünün öykücülüğüne katkıları sorgulanmalı.          

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder