5 Mart 2016 Cumartesi

Tahsin Yücel'in Bize Bıraktığı Karakterler

Tahsin Yücel’in Bize Bıraktığı Karakterler

Kadir Yüksel

            Tahsin Yücel’i 22 Ocak 2016’da, 83 yaşında sonsuzluğa uğurladık. 1933’te Elbistan’da doğar, üç yaşına gelmeden babasını kaybeder Tahsin Yücel. Annesiyle, kardeşleriyle on iki yaşına kadar yaşadığı Ötegeçe ve Elbistan öykülerinin mekânı olacaktır. Ardından parasız yatılı sınavlarına girecek ve 1945’te, bütün bir yaşamına yön verecek olan Galatasaray Lisesi’ni kazanacaktır.
Lise yıllarında öyküleri dergilerde yayımlanır. İlk öyküsü “Dert Çok, Hemdert Yok” 1950’de Yaşar Nabi’nin hazırladığı Yeni Hikâyeler 1950 adlı derlemede yer alır. Yeryüzü, Seçilmiş Hikâyeler, Mavi, Varlık gibi dergilerde öyküleri yayımlanır. Yaşar Nabi’nin uyarısıyla İÜEF Fransız Dili ve Edebiyatı Bölümü’ne kaydını yaptırır. Aynı fakültede neredeyse yarım yüzyıl öğrencilik, asistanlık, öğretim üyeliği yapacaktır, 2000 yılına dek aynı bölümde çalışacak, pek çok öğrenci yetiştirecektir.



Öğrenciliği sırasında Varlık Yayınları’nda çalışmaya başlar. Çeviriler yapar, Varlık dergisinin yazı işleri müdürlüğünü yürütür. Bir okul gibi olacaktır dergi Tahsin Yücel için. Dönemin önemli yazarlarını tanıma olanağı bulacaktır.
Öykülerine ve romanlarına geçmeden önce, çok yönlü bir edebiyat insanı olan Tahsin Yücel’in bize bıraktığı diğer yapıtlardan söz etmek gerek.
Göstergebilim, yapısalcılık alanında dünya çapında bir bilim adamıdır Tahsin Yücel. Paris’te çalışmalar yapar, göstergebilim üzerine tezleriyle adından söz ettirir. Anlatı Yerlemleri ve Yapısalcılık adlı kitapları zor okunur ama göstergebilime önemli katkılar olarak görülecektir.
Benim için Tahsin Yücel’in denemelerinin yeri başkadır. Onun sanat, edebiyat, dil üzerine denemelerinden çok şey öğrendiğimi söylemeliyim. Hiçbir deneme kitabını kaçırmadan edinip altını çize çize okudum. Yazınsal olana özgü denemelerinde gerek bizim edebiyatımızdan gerekse dünya edebiyatının klasiklerinden ele aldığı yapıtlar üzerinden edebiyatı sorgulayacaktır. Yazın ve Yaşam, Yazının Sınırları, Yazın, Gene Yazın adlı kitaplarında yazın ve kültür alanında pek çok sorunu ele alır. Yazının sınırlarından, yansıtma sürecine, çoğul okumadan betimleme ve eğretilemeye, yazarın bağımlılığından alaysamaya dek ele aldığı yazınsal sorunları açıklıkla ele alır, okuyucusunu da içine katmayı başarır, çünkü kesin, tek bir yanıta ulaştırmaz, sorgulamaya devam etmesini ister okuyucusunun.
            Gündelik yaşamın içinden seçtiklerini de denemelerine konu edinecektir. Salaklık Üstüne Deneme adlı kitabı bence denemeciliğimizin doruk yapıtlarından biridir. Sanatla kültürle gündelik yaşamımızı birleştiren, sorgulayan, akıl dolu denemelerdir. Üstelik o her zamanki ince alaya dayalı anlatımıyla, içtenliğiyle, söz ustalığıyla okuyucusunu kendine bağlayıverir. Elbette Göstergeler, Söylemlerin İçinden, Yüz ve Söz adlı kitaplarını da unutmamalı… Denemelerin bütünü mutlaka okunması gerekenler listesinde olmalı, yazınsal olanı sorgulamak, yazma üzerine kafa yormak için.
Türkçenin en önemli savunucularından biri olduğunu söylemeden geçemeyiz. Dil Devrimi ve Sonuçları dil devrimine karşı çıkanlara, dil devrimine kara çalanlara yanıt verdiği yapıtıdır. Dil üzerinde titizlenmesinin, tutarlılığının, dil bilincinin kendi kuşağının bütün yazarlarında var olduğunu söylemek gerek. Türkçenin yenilenmesinin gücüne inanır Tahsin Yücel, eskimiş sözcükleri kullanmaktan kaçınır, onun için dil yeni anlatım olanakları yaratacaktır.
            Tahsin Yücel öyküleri ve romanlarıyla edebiyatımızın köşe taşı yazarlarından, izinden gidilecek yazarlarından biridir. Yazınsal biçeminin en önemli yanı ince alayı çok yetkin bir biçimde kullanmasıdır kuşkusuz. Aslında bütün yazınsal birikiminde ince alayı kullanmıştır. Toplumsal yapının bozukluklarını, insan ilişkilerindeki yanlışlıkları, baskıcı kişilikleri, trajikomik olanı ince alayı kullanarak eleştirir. İnsanların kişilik bozukluklarını, bireyin modern yaşamla çelişkilerini, tutarsızlıklarını, yaşamın açmazlarını, yozlaşmayı ince alayın bütün olanaklarıyla açığa vurur. İnce alayın sağladığı uzak açıyla okuyucunu sarsar, anlatılanlarla özdeşlik kurmasını engeller.
            Tahsin Yücel’in pek sözü edilmeyen bir başka önemli yanı da yarattığı karakterlerdir. Bir karakter yaratma ustasıdır o. Öykülerinin, romanlarının hepsinde sıra dışı kişiliklerle, canlı, etkileyici, trajikomik, iz bırakan, unutulmaz karakterlerle tanıştırır okuyucusunu. İnce alayın olanaklarıyla kişilerinin kusurlarını açığa çıkaracaktır. Kusurların yerli yerinde, zengin ayrıntılarla anlatılmasıyla canlanan, bireysellikleri ve toplumsallıklarıyla derinlik kazanan kişilikler karakter boyutu kazanırlar. Anlattığı karakterlere tutkuyla, insanca bir bakışla bağlıdır yazar, onları idealize etmez, bütün insani özellikleriyle, değerleriyle, kusurlarıyla görür, anlatır.  
 İlk öykü kitabı Uçan Daireler 1954 yılında Varlık Yayınları arasında yayımlanır. İkinci kitabı Haney Yaşamalı 1955 yılında yayımlanacak, ilgiyle karşılanacak, Sait Faik Hikâye Armağanı’yla ödüllendirilecektir. Bugün bile öykücülüğümüzün en güzel kitaplarından biri olarak yerini korumaktadır. 1958’de yayımlanan üçüncü öykü kitabı Düşlerin Ölümü ise TDK Öykü Ödülü’ne değer görülecektir. Yaşadıktan Sonra 1969’da yayınlanır.
Haney Yaşamalı’nın Haney’i unutulmaz bir karakter olarak öykücülüğümüzdeki yerini almıştır. Ucuzlaştıkça iyi olan orospulardandır o, ölümünü alaya alanları alaya alır yazar. Haney karakteri üzerinden erkek egemen kasaba yaşamının eleştirisi gelecektir. Diğer öykülerdeki karakterler de kasaba yaşamının özellikleriyle iz bırakırlar okuyucuda; Hancı Dursun, Şifa Bacı, Ahmet Elden, Katuşa, hatta etkileyici bir masalın kahramanı Sümüklüböcek…
Öyküde uzun bir aradan sonra 1983’de Ben ve Öteki yayımlanacaktır. Kasaba yaşamının bütün geleneksel yanlarını, gündelik ayrıntıların zenginliğiyle ele alacaktır. Ben ve Öteki’de öykülerin mekânı Ötegeçe asıl kahramana dönüşecek, neredeyse karakter boyutu kazanacaktır. Öykülerin anlatıcısı, yakın dostu Memedali’le tartışarak, anlattıklarını ona onaylatarak yazar öyküleri, anlatıcıya başka bir boyut daha eklenecektir. Anlatıcı ve Memedali güçlü karakterler olarak bütün öyküleri, kitabın diğer karakterlerini birbirine bağlayacaktır. Topal Durmuş, Karadede, Dudu Bacı ve diğerleri öyküler arasında, ayrıntıların zenginliği içinde yer alacaklardır.


1989’da yayımlanan Aykırı Öyküler ise Tahsin Yücel öykücülüğünün değişime uğradığı kitaptır. İlk beş kitabının izleklerinin, anlatımının birleştiği yerden ayrılarak anlatımdan, içeriğine farklı bir kanal açacaktır öykücülüğünde. Kitapta yer alan beş öyküde de karakterler üzerinden kurgular öykülerini Tahsin Yücel. Karakterlerin kimlik karmaşasını, yozlaşmışlığını, yabancılaşmasını etkileyici bir ince alayla birleştirerek sunar okuyucusuna. Başöğretmen Abbas Yücebaş, Timurlenk Timur Tozkoparan, Müçteba Bey, Mükrimin Bey, Profesör Tarık Uysal ve baytar Tutkal Rıza etkileyici karakterler olarak karşımıza çıkar.
1999’da yayımlanan Komşular kitabıyla öykücülüğünün, dil ustalığının doruk noktasındadır. Bu kitapta da karakterler üzerinden kurgulanmış beş öykü yer alıyor. “Komşular” öyküsünün karakteri Albay Atmaca’yla sarsıcı bir değişime ve sona ulaştırır okuyucusunu. “Mektuplar” öyküsündeki Abuzera ve Medet karakterleri Tahsin Yücel’in bence en güzel öykülerinden birinin karakterleridir. Postacı Münür, tek bir başyapıt verememiş büyük yazar S.T., Kurban Ağa kitabın diğer unutulmaz karakterleridir. 
2008’de yayımlanan Golyan Devrimi adlı öykü kitabındaysa gene ince alayı bırakmaz ama ütopik bir devlete götürür bizi, ama anlattıkları tanıdıktır, yaşanılandır. Birbirine bağlanan on dört öykünün kahramanları Hayristan Cumhuriyeti’nin politikacıları, yöneticileri, askerleri, iş adamları, yazarları, gazetecileridir. Kendine has ironisiyle toplumsal düzenin, siyasal, ekonomik yapının eleştirisini yapar.
Karakterde yoğunlaşmasını romanlarında daha da belirgin olarak görebiliriz. Canlı, etkileyici, trajikomik, iz bırakan karakterlerdir hepsi. Peygamberin Son Beş Günü 1992’de yayımlanacak ve bizi ‘Peygamber’ takma adlı eski tüfek devrimci ozanla tanıştıracak, romancılığımıza unutulmaz bir karakter armağan edecektir.
1995’te yayımlanan Bıyık Söylencesi kasaba yaşamı içerisinde Cumali Kırıkçı’yla tanıştırır bizi, aslında romanın ana kahramanı bıyıktır. Bıyığın bir insanın yaşamını nasıl etkileyeceği, taşra kültüründe nasıl bir değerler sisteminin içinde yer alacağı, bıyık üzerinden kişinin ezilip yok olurken toplumun simgeleştirmesi, efsaneye dönüştürmesi anlatılır.


Edebiyatımızda bir başyapıt olduğunu düşündüğüm Yalan romanı 2002’de yayımlanacaktır. Yunus Nadi ve Ömer Asım Aksoy roman ödüllerini alır bu romanıyla. Kendine özgü müthiş ince alayıyla Yusuf Aksu karakterini armağan eder edebiyatımıza. İnsani özü çok iyi yansıtan, derinlikli, çok katmanlı bir romandır Yalan. Yalanlar denizinde yaşadığımız bugünün Türkiye’sinde romanın değerinin zamanla daha çok anlaşılacağına kuşkum yok.
2005’te yayımlanan Kumru ile Kumru’da kente göçün, geleneklerle kent yaşamı arasındaki bağın, tüketim hastalığının, yabancılaşmanın, esiri olunan eşyanın karakteridir Kumru. Pehlivan, Tuna Hanım gibi romanın diğer kişilerinin de ayrıntılarla çizilip karakterleştiğini unutmamak gerek.
2006’da yayımlanan Gökdelen ise bilimkurgu olarak yazılan ama günümüzün yakıcı sorunlarını, adaleti, özelleştirmeleri ele alan, gene güçlü karakterler çizen bir romandır. Avukat Can Tezcan, müteahhit Temel Diker, özelleştirme tutkunu başbakan Mevlüt Doğan, eski devrimci Cüneyt, Hikmet Bey romanı etkileyici kılacaktır.
Sonuncu adlı roman Selami Bey’le, “Serencam” adını verdiği ve bitirip bir adet bastırdıktan yirmi dört saat sonra öldüğü yapıtıyla tanıştırır okuyucusunu. Derinlikli, düşündürücü, iz bırakan bir karakter daha oluşturur Tahsin Yücel. Güçlü ince alayın en yetkin kullanıldığı yapıtlardan biridir, sanat ve basın dünyası göndermelerden payını alacaktır. Adı gibi sonuncu romanıdır Tahsin Yücel’in Sonuncu. Biraz gölgede kaldığını düşünüyorum bu romanın, oysaki ince örgülü, diliyle anlatımıyla çok özel bir romandır.

Tahsin Yücel’in ardından bize bıraktığı karakterler çok daha ayrıntılı incelemeleri hak ediyor. Edebiyatımızın bugününde karakter oluşturmanın pek önemli görülmediğini, güçlü karakterler çizilemediğini söylemek mümkün mü, bilemiyorum. Oysa etkileyici karakterlerle oluşturulan bir yazın evreninin edebiyatı güçlü kılacağını düşünüyorum. Tahsin Yücel’in ve kuşağının bize bıraktığı karakterlerle kalıcılaştığını, unutulmazlaştığını, yaşamın, çağının tanığı olabildiklerini düşünmek, sorgulamak gerek.            

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder