Tahsin
Yücel’in Bize Bıraktığı Karakterler
Kadir
Yüksel
Tahsin
Yücel’i 22 Ocak 2016’da, 83 yaşında sonsuzluğa uğurladık. 1933’te Elbistan’da
doğar, üç yaşına gelmeden babasını kaybeder Tahsin Yücel. Annesiyle,
kardeşleriyle on iki yaşına kadar yaşadığı Ötegeçe ve Elbistan öykülerinin
mekânı olacaktır. Ardından parasız yatılı sınavlarına girecek ve 1945’te, bütün
bir yaşamına yön verecek olan Galatasaray Lisesi’ni kazanacaktır.
Lise yıllarında
öyküleri dergilerde yayımlanır. İlk öyküsü “Dert Çok, Hemdert Yok” 1950’de
Yaşar Nabi’nin hazırladığı Yeni Hikâyeler
1950 adlı derlemede yer alır. Yeryüzü,
Seçilmiş Hikâyeler, Mavi, Varlık gibi dergilerde öyküleri yayımlanır. Yaşar
Nabi’nin uyarısıyla İÜEF Fransız Dili ve Edebiyatı Bölümü’ne kaydını yaptırır.
Aynı fakültede neredeyse yarım yüzyıl öğrencilik, asistanlık, öğretim üyeliği
yapacaktır, 2000 yılına dek aynı bölümde çalışacak, pek çok öğrenci
yetiştirecektir.
Öğrenciliği sırasında
Varlık Yayınları’nda çalışmaya başlar. Çeviriler yapar, Varlık dergisinin yazı
işleri müdürlüğünü yürütür. Bir okul gibi olacaktır dergi Tahsin Yücel için.
Dönemin önemli yazarlarını tanıma olanağı bulacaktır.
Öykülerine ve
romanlarına geçmeden önce, çok yönlü bir edebiyat insanı olan Tahsin Yücel’in
bize bıraktığı diğer yapıtlardan söz etmek gerek.
Göstergebilim,
yapısalcılık alanında dünya çapında bir bilim adamıdır Tahsin Yücel. Paris’te
çalışmalar yapar, göstergebilim üzerine tezleriyle adından söz ettirir. Anlatı Yerlemleri ve Yapısalcılık adlı kitapları zor okunur
ama göstergebilime önemli katkılar olarak görülecektir.
Benim için Tahsin
Yücel’in denemelerinin yeri başkadır. Onun sanat, edebiyat, dil üzerine
denemelerinden çok şey öğrendiğimi söylemeliyim. Hiçbir deneme kitabını
kaçırmadan edinip altını çize çize okudum. Yazınsal olana özgü denemelerinde
gerek bizim edebiyatımızdan gerekse dünya edebiyatının klasiklerinden ele
aldığı yapıtlar üzerinden edebiyatı sorgulayacaktır. Yazın ve Yaşam, Yazının Sınırları, Yazın, Gene Yazın adlı
kitaplarında yazın ve kültür alanında pek çok sorunu ele alır. Yazının
sınırlarından, yansıtma sürecine, çoğul okumadan betimleme ve eğretilemeye,
yazarın bağımlılığından alaysamaya dek ele aldığı yazınsal sorunları açıklıkla
ele alır, okuyucusunu da içine katmayı başarır, çünkü kesin, tek bir yanıta
ulaştırmaz, sorgulamaya devam etmesini ister okuyucusunun.
Gündelik
yaşamın içinden seçtiklerini de denemelerine konu edinecektir. Salaklık Üstüne Deneme adlı kitabı bence
denemeciliğimizin doruk yapıtlarından biridir. Sanatla kültürle gündelik
yaşamımızı birleştiren, sorgulayan, akıl dolu denemelerdir. Üstelik o her
zamanki ince alaya dayalı anlatımıyla, içtenliğiyle, söz ustalığıyla
okuyucusunu kendine bağlayıverir. Elbette Göstergeler,
Söylemlerin İçinden, Yüz ve Söz adlı kitaplarını da unutmamalı… Denemelerin
bütünü mutlaka okunması gerekenler listesinde olmalı, yazınsal olanı
sorgulamak, yazma üzerine kafa yormak için.
Türkçenin en önemli
savunucularından biri olduğunu söylemeden geçemeyiz. Dil Devrimi ve Sonuçları dil devrimine karşı çıkanlara, dil
devrimine kara çalanlara yanıt verdiği yapıtıdır. Dil üzerinde titizlenmesinin,
tutarlılığının, dil bilincinin kendi kuşağının bütün yazarlarında var olduğunu
söylemek gerek. Türkçenin yenilenmesinin gücüne inanır Tahsin Yücel, eskimiş
sözcükleri kullanmaktan kaçınır, onun için dil yeni anlatım olanakları
yaratacaktır.
Tahsin
Yücel öyküleri ve romanlarıyla edebiyatımızın köşe taşı yazarlarından, izinden
gidilecek yazarlarından biridir. Yazınsal biçeminin en önemli yanı ince alayı
çok yetkin bir biçimde kullanmasıdır kuşkusuz. Aslında bütün yazınsal
birikiminde ince alayı kullanmıştır. Toplumsal yapının bozukluklarını, insan
ilişkilerindeki yanlışlıkları, baskıcı kişilikleri, trajikomik olanı ince alayı
kullanarak eleştirir. İnsanların kişilik bozukluklarını, bireyin modern yaşamla
çelişkilerini, tutarsızlıklarını, yaşamın açmazlarını, yozlaşmayı ince alayın
bütün olanaklarıyla açığa vurur. İnce alayın sağladığı uzak açıyla okuyucunu
sarsar, anlatılanlarla özdeşlik kurmasını engeller.
Tahsin
Yücel’in pek sözü edilmeyen bir başka önemli yanı da yarattığı karakterlerdir.
Bir karakter yaratma ustasıdır o. Öykülerinin, romanlarının hepsinde sıra dışı
kişiliklerle, canlı, etkileyici, trajikomik, iz bırakan, unutulmaz
karakterlerle tanıştırır okuyucusunu. İnce alayın olanaklarıyla kişilerinin
kusurlarını açığa çıkaracaktır. Kusurların yerli yerinde, zengin ayrıntılarla
anlatılmasıyla canlanan, bireysellikleri ve toplumsallıklarıyla derinlik
kazanan kişilikler karakter boyutu kazanırlar. Anlattığı karakterlere tutkuyla,
insanca bir bakışla bağlıdır yazar, onları idealize etmez, bütün insani
özellikleriyle, değerleriyle, kusurlarıyla görür, anlatır.
İlk öykü kitabı Uçan Daireler 1954 yılında Varlık Yayınları arasında yayımlanır.
İkinci kitabı Haney Yaşamalı 1955
yılında yayımlanacak, ilgiyle karşılanacak, Sait Faik Hikâye Armağanı’yla
ödüllendirilecektir. Bugün bile öykücülüğümüzün en güzel kitaplarından biri
olarak yerini korumaktadır. 1958’de yayımlanan üçüncü öykü kitabı Düşlerin Ölümü ise TDK Öykü Ödülü’ne
değer görülecektir. Yaşadıktan Sonra
1969’da yayınlanır.
Haney
Yaşamalı’nın Haney’i unutulmaz bir karakter olarak
öykücülüğümüzdeki yerini almıştır. Ucuzlaştıkça iyi olan orospulardandır o,
ölümünü alaya alanları alaya alır yazar. Haney karakteri üzerinden erkek egemen
kasaba yaşamının eleştirisi gelecektir. Diğer öykülerdeki karakterler de kasaba
yaşamının özellikleriyle iz bırakırlar okuyucuda; Hancı Dursun, Şifa Bacı,
Ahmet Elden, Katuşa, hatta etkileyici bir masalın kahramanı Sümüklüböcek…
Öyküde uzun bir aradan
sonra 1983’de Ben ve Öteki
yayımlanacaktır. Kasaba yaşamının bütün geleneksel yanlarını, gündelik
ayrıntıların zenginliğiyle ele alacaktır. Ben
ve Öteki’de öykülerin mekânı Ötegeçe asıl kahramana dönüşecek, neredeyse
karakter boyutu kazanacaktır. Öykülerin anlatıcısı, yakın dostu Memedali’le
tartışarak, anlattıklarını ona onaylatarak yazar öyküleri, anlatıcıya başka bir
boyut daha eklenecektir. Anlatıcı ve Memedali güçlü karakterler olarak bütün
öyküleri, kitabın diğer karakterlerini birbirine bağlayacaktır. Topal Durmuş, Karadede,
Dudu Bacı ve diğerleri öyküler arasında, ayrıntıların zenginliği içinde yer
alacaklardır.
1989’da yayımlanan Aykırı Öyküler ise Tahsin Yücel
öykücülüğünün değişime uğradığı kitaptır. İlk beş kitabının izleklerinin,
anlatımının birleştiği yerden ayrılarak anlatımdan, içeriğine farklı bir kanal
açacaktır öykücülüğünde. Kitapta yer alan beş öyküde de karakterler üzerinden
kurgular öykülerini Tahsin Yücel. Karakterlerin kimlik karmaşasını,
yozlaşmışlığını, yabancılaşmasını etkileyici bir ince alayla birleştirerek
sunar okuyucusuna. Başöğretmen Abbas Yücebaş, Timurlenk Timur Tozkoparan,
Müçteba Bey, Mükrimin Bey, Profesör Tarık Uysal ve baytar Tutkal Rıza
etkileyici karakterler olarak karşımıza çıkar.
1999’da yayımlanan Komşular kitabıyla öykücülüğünün, dil
ustalığının doruk noktasındadır. Bu kitapta da karakterler üzerinden
kurgulanmış beş öykü yer alıyor. “Komşular” öyküsünün karakteri Albay
Atmaca’yla sarsıcı bir değişime ve sona ulaştırır okuyucusunu. “Mektuplar”
öyküsündeki Abuzera ve Medet karakterleri Tahsin Yücel’in bence en güzel
öykülerinden birinin karakterleridir. Postacı Münür, tek bir başyapıt verememiş
büyük yazar S.T., Kurban Ağa kitabın diğer unutulmaz karakterleridir.
2008’de yayımlanan Golyan Devrimi adlı öykü kitabındaysa
gene ince alayı bırakmaz ama ütopik bir devlete götürür bizi, ama anlattıkları
tanıdıktır, yaşanılandır. Birbirine bağlanan on dört öykünün kahramanları
Hayristan Cumhuriyeti’nin politikacıları, yöneticileri, askerleri, iş adamları,
yazarları, gazetecileridir. Kendine has ironisiyle toplumsal düzenin, siyasal,
ekonomik yapının eleştirisini yapar.
Karakterde
yoğunlaşmasını romanlarında daha da belirgin olarak görebiliriz. Canlı,
etkileyici, trajikomik, iz bırakan karakterlerdir hepsi. Peygamberin Son Beş Günü 1992’de yayımlanacak ve bizi ‘Peygamber’
takma adlı eski tüfek devrimci ozanla tanıştıracak, romancılığımıza unutulmaz
bir karakter armağan edecektir.
1995’te yayımlanan Bıyık Söylencesi kasaba yaşamı
içerisinde Cumali Kırıkçı’yla tanıştırır bizi, aslında romanın ana kahramanı
bıyıktır. Bıyığın bir insanın yaşamını nasıl etkileyeceği, taşra kültüründe
nasıl bir değerler sisteminin içinde yer alacağı, bıyık üzerinden kişinin
ezilip yok olurken toplumun simgeleştirmesi, efsaneye dönüştürmesi anlatılır.
Edebiyatımızda bir
başyapıt olduğunu düşündüğüm Yalan
romanı 2002’de yayımlanacaktır. Yunus Nadi ve Ömer Asım Aksoy roman ödüllerini
alır bu romanıyla. Kendine özgü müthiş ince alayıyla Yusuf Aksu karakterini
armağan eder edebiyatımıza. İnsani özü çok iyi yansıtan, derinlikli, çok
katmanlı bir romandır Yalan. Yalanlar
denizinde yaşadığımız bugünün Türkiye’sinde romanın değerinin zamanla daha çok
anlaşılacağına kuşkum yok.
2005’te yayımlanan Kumru ile Kumru’da kente göçün,
geleneklerle kent yaşamı arasındaki bağın, tüketim hastalığının, yabancılaşmanın,
esiri olunan eşyanın karakteridir Kumru. Pehlivan, Tuna Hanım gibi romanın
diğer kişilerinin de ayrıntılarla çizilip karakterleştiğini unutmamak gerek.
2006’da yayımlanan Gökdelen ise bilimkurgu olarak yazılan
ama günümüzün yakıcı sorunlarını, adaleti, özelleştirmeleri ele alan, gene
güçlü karakterler çizen bir romandır. Avukat Can Tezcan, müteahhit Temel Diker,
özelleştirme tutkunu başbakan Mevlüt Doğan, eski devrimci Cüneyt, Hikmet Bey
romanı etkileyici kılacaktır.
Sonuncu
adlı roman Selami Bey’le, “Serencam” adını verdiği ve bitirip bir adet bastırdıktan
yirmi dört saat sonra öldüğü yapıtıyla tanıştırır okuyucusunu. Derinlikli,
düşündürücü, iz bırakan bir karakter daha oluşturur Tahsin Yücel. Güçlü ince
alayın en yetkin kullanıldığı yapıtlardan biridir, sanat ve basın dünyası
göndermelerden payını alacaktır. Adı gibi sonuncu romanıdır Tahsin Yücel’in Sonuncu. Biraz gölgede kaldığını
düşünüyorum bu romanın, oysaki ince örgülü, diliyle anlatımıyla çok özel bir
romandır.
Tahsin Yücel’in
ardından bize bıraktığı karakterler çok daha ayrıntılı incelemeleri hak ediyor.
Edebiyatımızın bugününde karakter oluşturmanın pek önemli görülmediğini, güçlü
karakterler çizilemediğini söylemek mümkün mü, bilemiyorum. Oysa etkileyici
karakterlerle oluşturulan bir yazın evreninin edebiyatı güçlü kılacağını
düşünüyorum. Tahsin Yücel’in ve kuşağının bize bıraktığı karakterlerle
kalıcılaştığını, unutulmazlaştığını, yaşamın, çağının tanığı olabildiklerini
düşünmek, sorgulamak gerek.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder