12 Eylül 2014 Cuma

12 EYLÜL VE TİYATROMUZ - 2


Kül Rengi Sabahlar oyunundan
12 EYLÜL VE TİYATROMUZ - II

Oyun yazarlığımız açısından yaklaşıldığında da 60’lı, 70’li yılların coşkusunun, verimliliğinin yitirildiğini söylemek mümkün. O koparılmışlık duygusu dram sanatında kendini çok daha fazla hissettiriyor. Elbette, başarılı oyunlar da yazılmış ve sahnelenmiştir, bazı usta oyun yazarlarımız yazmaya devam etmişler, bazılarıysa başka yazın alanlarına kaymışlardır. Ama dünün parlak çıkışları, tiyatro sanatı adına sarsıcı gelişmeleri yaşanmaz uzunca bir süre. Burada haksızlık etmemek de gerekiyor. Onca sıkıntının, baskının, yasaklamanın içerisinde oyun yazarının bunlardan etkilenmemesini bekleyemeyiz.
12 Eylül’ün getirdiği olumsuz koşullar sonucunda oyun yazarlığımızın yaşadığı durgunluk dönemine ilişkin Ayşegül Yüksel şu saptamalarda bulunuyor: “Genel olarak, oyunların hiç olmazsa ödenekli tiyatroların dağarına girebilmesi kaygısıyla, her türlü ‘sakıncalı’ olma olasılığına karşı önlem alan, içe dönük, soyutlamayı uç boyutlara götüren, tiyatronun kaldıramayacağı yoğunlukta şiirselliğe bürünmüş, bu yolla evrensel boyutlara ulaşmaya çabalayan bir yazarlık edimi söz konusudur. 60’lı yıllarda oyun yazarlığı bağlamında açılan yolların ve popülerleşen biçimlerin – 80’li ve 90’lı yıllarda yeni arayışlar ve buluşlarla geliştirilmeden yinelenmesi ve sonunda ‘televizyon eğlencesi’ düzeyine indirilmiş olmasıyla – tükendiği, yazarların, toplumda uzun yıllardır yaşanmakta olan ‘karmaşa’ ve ‘kargaşa’ sürecini yeterince uzak açıdan gözlemleyerek tiyatro sahnesine aktaracak aşamaya gelmediği bir ‘boşluk’ döneminde takılıp kalmış gibidir Türk tiyatrosu. (Burada bir parantez açıp o koparılmışlığı hatırlatmak istiyorum. Bugünün dünden, dünün yarından koparılması…) Bu nedenle, Türk yazarlarının metinlerinin büyük sahne olaylarına dönüştüğü tiyatro yapımlarının sayısı gitgide azalır.” (5)
12 Eylül darbesinden sonra yazılan oyunların çoğu konusunu tarihten, söylencelerden, masallardan, önemli kişilerin yaşam öykülerinden alan oyunlardır. Oyun yazarları döneme ilişkin söyleyeceklerini bu yolla söylemeye çalışmışlar, görsel zenginlikten yoksun, tiyatroda yeniliklere yönelmeyen oyunlar yazmışlardır. Tam olarak 12 Eylül’e ilişkin oyunlar ancak seksenlerin sonlarında, doksanlarda yazılacaktır.
Oyunlar ve Gerçekler adlı kitabında tiyatromuzun hocası Sevda Şener, 12 Eylül’den sonra oyun yazarlığımızdaki durgunluğu iki ana eğilimin öne çıkmasıyla açıklıyor. Birinci eğilim içe kapanma, ikincisi ise hesaplaşma ve kimlik arayışı. Seksenlerin hemen başından itibaren egemen olan eğilim içe kapanmadır. “Anıların dünyasına yönelme eğilimi, içinde yaşanılan ortamdan kaçma ve içe kapanmanın göstergesi olarak yorumlanabilir; 12 Eylül sonrası baskı ortamında yaşanmakta olan eziklik duygusunun, oyunların kurmaca dünyasında yaşatılan güçlülük bilinciyle dengelenmeye çalışıldığı söylenebilir. Malzemesini geçmişin gerçeklerinden alan bu kurmaca dünyada canlandırılan kahramanlıklarla günlük yaşantımıza egemen olan yenik düşmüşlük duygusu arasındaki karşıtlık, yakın tarihlerde yaşanan ikilemin yansısı olarak sahneye taşınmıştır da diyebiliriz.”(6)
90’lı yıllarda oyun yazarlığımıza egemen olan ikinci eğilimi, hesaplaşma ve kimlik arayışını ise şöyle özetliyor Sevda Şener: “Özgürlüklerin kısıtlanmasına, işkenceye karşı, baskıcı geleneklere, şeriat özlemine karşı örtük bir hesaplaşma girişimi yanında, insanın vicdanı ile iç hesaplaşmasına girdiğini gösteren oyunlar yazılıyor. Bu oyunlarda iç ve dış çatışma üreten karşıtlık, doğru olduğuna inanılmış değerlerle bu değerleri göz ardı eden ya da tümüyle yadsıyan toplumsal veya bireysel uygulama arasında yer alıyor. (…) oyun yazarları sorunun kaynağını topluma egemen olan sistemde, aile kurumunun yapısında, giderek kendi içlerinde arama eğilimindedirler.”(7) Kimlik arayışı olarak da çıkışsızlık, anlamsızlık, parçalanmışlık duygusu öne çıkar. Saçmanın tiyatrosu özellikle genç kuşakta kendini fazlaca gösterir. Egemen sistemin sonucu olan şiddet öğesi ve insanın içindeki şiddet dürtüsü de oyunlarda önemli bir yer edinecektir.
Memet Baydur
80’lerden önce de oyun yazan Refik Erduran, Recep Bilginer, Turgut Özakman, Orhan Asena, Güngör Dilmen, Turan Oflazoğlu, Dinçer Sümer, Aziz Nesin gibi usta yazarların yanında Ülker Köksal, Bilgesu Erenus, Tuncer Cücenoğlu gibi yazarlar yazarlıklarını ustalık boyutuna taşımışlardır. Bu dönemde oyun yazmaya başlayan Murathan Mungan, Memet Baydur, Ferhan Şensoy, Ülkü Ayvaz, Erhan Gökgücü, Yılmaz Onay dönemin verimli, verimli oldukları kadar da nitelikli yazarları olmuşlardır. 90’larda Haluk Işık, Özen Yula, Raşit Çelikezer, Civan Canova, Kerem Kurdoğlu, Cuma Boynukara, Metin Balay, Turgay Nar, Behiç Ak, Coşkun Büktel gibi yazarlar oyun yazarlığımızı ileri taşıdıkları gibi yeni arayışlara da girerler.  
Haluk Işık
90’lı yıllarda, geçen on yıllık geçiş döneminin ardından yeni yazarlarla, alternatif tiyatrolarla, arayışlarla tiyatro yeniden tartışılmaya başlanacak, 2000’li yılların eşiğinde yeni atılımlar bu tartışmalardan doğacaktır. 80’ler ve 90’ların ikinci yarısına kadar olan dönemin, dünü aktarma, taşıma dönemi olduğunu düşünüyorum. Yaşanan şiddetli toplumsal kırılmanın yansımalarıyla, öncesinin birikimlerini, üstüne fazla bir şeyler koymadan gününe, çağdaşına aktaran, taşıyan; koparılmışlığın etkisini azaltabilmek için ilmekler atmaya çalışan; bu taşımanın ardından yeni oluşumlara, tiyatro üstüne yeni tartışmalara kapı aralamaya çalışan bir dönem. 12 Eylül cuntasına ilişkin ses getiren oyunların da 90’lı yılların başından itibaren ardı ardına geldiğini de düşünürsek, günahıyla sevabıyla bu dönemin üstüne düşeni yapmaya çalıştığını söyleyebiliriz. Yeterli olup olmadığı elbette tartışma konusudur.
Coşkun Irmak

***

            12 Eylül’ü konu alan oyunların yazılması için bir süre geçmesi gerekecektir. Oyun yazarlarının dönemi anlayıp uzak açıyla bakabilmeleri için gereken sürenin yanı sıra dönemin sarsıcı, baskıcı özellikleri ve o dönemde tiyatroların türlü gerekçelerle ‘sözü olan’ oyunlardan kaçınmaları bu süreyi biraz daha uzatacaktır.
            12 Eylül üzerine yazılan oyunları önce ikiye ayırmak gerektiğini düşünüyorum. Bir: o dönem düşünülerek, o döneme göndermeler yapmak amacıyla konusunu tarihten, tarihi kişiliklerden, söylencelerden, masallardan alarak yazılan oyunlar ki bu tür oyunlar hemen yer alabilmiştir tiyatro dağarcığımızda. İki: doğrudan doğruya 12 Eylül’de yaşananları konu alan, 12 Eylül’le toplumsal ve bireysel anlamda hesaplaşmaya girişen oyunlar. Bu tür oyunlar için biraz beklenmesi gerekecektir.
            Birinci gruba giren oyunlar Kurtuluş Savaşı’ndan, Atatürk devrimlerinden, Osmanlı’dan, Türk söylencelerinden alır konularını çoğunlukla. Namık Kemal, Mithat Paşa, Kubilay, Nazım Hikmet gibi baskılara direnen, işkence gören ya da bağnazlıkla öldürülen kişilikler yer alır oyunların ekseninde.

            Turgut Özakman – Fehim Paşa Konağı, Resimli Osmanlı Tarihi, Bir Şehnaz Oyun
            Orhan Asena – Yıldız Yargılaması, Ya Devlet Başa Ya Kuzgun Leşe, Nazım Üçlemesi
            Turan Oflazoğlu – Kösem Sultan, Cem Sultan
            Kemal Bekir – Düşüş, Kamil Bey
            Güngör Dilmen – Devlet ve İnsan (Mithat Paşa), Hasan Sabbah, Ben Anadolu
            Ergin Orbey – Belgelerle Kurtuluş Savaşı
            Necati Cumalı – Vatan Diye Diye (Namık Kemal)
            Şükran Kurdakul – Zindanda Bir Şair (Namık Kemal)
            Ülker Köksal – Karanlıkta İlk Işık (Kubilay)
            Erhan Gökgücü – Giordano Bruno, Memleketim Memleketim
            Bilgesu Erenus – Güneyli Bayan (Lillian Hellman), Halide
            Hidayet Sayın – Tanrıların Oyuncakları, Yıldırım Bayezid
            Ülkü Ayvaz – Nihavent Longa
            Turgay Nar – Tepegöz
            Ferhan Şensoy – Şahları da Vururlar  

            Gerek yazıldıkları tarih, gerek ele aldıkları tarihi konu ya da kişiliğin seksenleri çağrıştırması, gerekse olay dizilerindeki göndermeler, yukarıda sıraladığım oyunları böyle bir kategorinin içinde de değerlendirebileceğimiz izlenimini veriyor. Oyunların tamamına yakınının ortak özelliği baskıya karşı direnen insanları, baskıcı, karışık dönemleri ele almaları ve iktidar sorununu, iktidarla birey arasındaki çatışmaları ana eksene oturtmalarıdır.
            (Oyunların incelenmesi elbette ki bu yazının sınırlarını çok aşıyor, belki de derli toplu bir çalışmayla kitap bütünlüğüne zorluyor. İkinci grup da aynı şekilde oyunların tasnifiyle sınırlı kalacak.)
İkinci gruptaki oyunlar, doğrudan doğruya 12 Eylül’de yaşananları konu alan, 12 Eylül’le toplumsal ve bireysel anlamda hesaplaşmaya girişen oyunlardır. Bu grubu kendi içinde de bölümlere ayırmak gerektiğini düşünüyorum.
Bilgesu Erenus
            1-ÖNCESİ
                        Vasıf Öngören – Zengin Mutfağı
                        Oktay Arayıcı – Tanilli Dosyası
                        Yeşim Dorman – Yıldırım Türker – Gölge Ustası
                        Bilgesu Erenus – 555 K, İkili Oyun, Nereye Payidar
                        Haşmet Zeybek – Alpagut Olayı
                        Coşkun Irmak – Eylül Penceresinden İki Kozyatağı Manzarası
                        Erol Toy - Meddah
            2-12 EYLÜL – O GÜNLER – BASKILAR
                        Tuncer Cücenoğlu – Gece Kulübü
                        Civan Canova – Sokağa Çıkma Yasağı
                        Yılmaz Onay – Sanatçının Ölümü
                        Coşkun Irmak – Yirmi Yıllık Vesikalık
                        Dinçer Sezgin – Son Yazı
            3-İÇERİSİ (Hapishane, İşkence, İdam…)
                        Eşber Yağmurdereli – Akrep
                        Haluk Işık – Külrengi Sabahlar
                        Tuncer Cücenoğlu – Çıkmaz Sokak
                        Ferhan Şensoy – Çok Tuhaf Soruşturma
                        Hasan Öztürk – İlmik İlmik, Hücre, Koridor
                        Yılmaz Onay – Hücre İnsanı, Karadul Efsanesi
                        Adem Atar – Cam Bardaklar Kırılsın, Özgürlük Oyunu
            4-DIŞARISI
            Aziz Nesin – Bir Zamanlar Memleketin Birinde
            Turgut Özakman – Deli Bayramı
Bilgesu Erenus – Acılar Şenliği
Erhan Gökgücü – Gerçek Kurbanın Acısı
Gülsüm Cengiz – Yaşamın İzindeki Kadınlar
            Hasan Öztürk – Ulusal Yurttaş Projesi
            Haluk Işık – Memleket Hikâyeleri
            Uğur Mumcu – Sakıncasız
            Memet Baydur – Cumhuriyet Kızı
            Kerem Kurdoğlu – Fayton Soruşturması
            Yılmaz Onay – Bu Zamlar Bana Karşı, Karagöz’ün Muamması
            Metin Balay – İnadına İnsan, İnadına Yaşamak
            Cahit Atay – Godot’yu Beklemezken
            Haşmet Zeybek – Zilli Şıh
            Yılmaz Erdoğan – Sen Hiç Ateşböceği Gördün mü?
5-SAVRULMALAR, SÜRGÜNLER, HESAPLAŞMALAR
            Yılmaz Onay – Araf’ta Kalanlar
Erhan Gökgücü – Duyarlılık Üstüne Vivaçe
            Ülkü Ayvaz – Yeniden Yaratma, Troya’yı Özlüyorum
            Memet Baydur – Aşk, Limon, Sevgi Ayakları, Kuşluk Zamanı
            Coşkun Irmak – İtaat Deneyi, Şanlı Avize A.Ş.
            Civan Canova – Kızıl Ötesi Aydınlık
Nesrin Kazankaya – Profesör ve Hulahop, Quintet
Özcan Özer – Güzel Zamanlar
            Erkan Tunç – Dağınık Gazel

Bu listelemede bazı eksik yanlar mutlaka olacaktır. Örneğin bazı oyunlar uzun bir zaman dilimini konu almaktadır. Bu nedenle 12 Eylül’ü bir kaç yönüyle ele alabilmekte, birden çok sorunu barındırabilmektedir. Benim sınıflandırmam oyunun yoğunlaştığı, ağırlık verdiği durumlar yönünden yapılmıştır.
Hasan Öztürk
Bütün bu listeye karşın 12 Eylül’ü tam olarak anlatabildi mi tiyatromuz? Buna gönül rahatlığıyla evet demek çok güç. Çünkü bütün ekonomik, politik yanlarıyla,  görünmeyenleriyle, toplumsal savruluşuyla, insani trajedileriyle cuntayı anlatabilmek oldukça zor görünüyor. Yukarıdaki listenin konu profili ortaya konduğunda görünen, her yazarın bir ucundan o büyük kırılmayı anlatmaya çalıştığı olacaktır.
Yaşanan acıların karşılığında cuntayla hesaplaşabilmiş midir, sanatımız, sanatçılarımız? Özelde tiyatromuz… Burada tartışılması gereken sadece sanatın hesaplaşamaması değildir bence. Toplum hesaplaşabilmiş midir 12 Eylül’le? Yakın zamandaki referandumla yapılan yasa değişikliklerini söylemiyorum, çünkü görünen o ki göstermelik bir davanın ötesine gidemeyecek. Çok geç kalınmış bir dava olmasına karşın gerekli sonucun alınamayacağı, bazı şeylerin üstünü örtmek için sus payı olarak kullanılacak bir dava. Darbeyi yapanlar toplum önünde, toplum vicdanında mahkûm oldular mı ki? Bütün kurumlarıyla toplum darbecilerle hesaplaşabildi mi? Sanatçı toplumun önünde olan, sorular sorabilendir. Görünen o ki sanatçı sorularının birçoğunu sormuştur, sormaya da devam etmektedir. Sadece tiyatroda değil, heykelde, romanda, öyküde de sorularını sormaya çalışmıştır. Bu soruların ne kadarı duyulmuş, ne kadarı toplumda yankı bulmuş, ne kadarı toplumun umurunda olmuş, ne kadarı gene kendi içinden ihanetlerle susturulmuştur? Asıl sorun buradadır. Sanat, ne olursa olsun, ne kadar duyarsız, unutkan bir toplumun içinde de üretilse, içi ne kadar boşaltılsa da, çağına tanıklık etmiştir, etmeye devam edecektir.


1)Oben Güney’in kendi el yazısıyla yazdığı özyaşamöyküsünden… obenguney.com
2)Hayati Asilyazıcı, Türk Tiyatrosu ve Münir Özkul (3), Aydınlık Gazetesi, 2/9/2012
3)Orhan Asena, Güngör Dilmen, Yıldız Yargılaması, Devlet ve İnsan, Cem Yay., 1990
4)Hürriyet Yaşar, Bir Tersine Yürüyüş – 12 Eylül Öyküleri, Can Yay., 2006
5)Ayşegül Yüksel, Uzun Yolda Bir Mola, Cumhuriyet Kitapları, 2011
6)Sevda Şener, Oyunlar ve Gerçekler, Dost Yay., 2007
7)a.g.e.

Kaynakça:
1-Sevda Şener, Cumhuriyetin 75. Yılında Türk Tiyatrosu, T.İş Bankası Yay., 2000
2-Sevda Şener, Oyunlar ve Gerçekler, Dost Yayınları, 2007
3-Sevda Şener, Gelişim Sürecinde Türk Tiyatrosu, Mitos Boyut Yay.,2012
4-Ayşegül Yüksel, Uzun Yolda Bir Mola, Cumhuriyet Kitapları, 2011
5-Ayşegül Yüksel, Türk Tiyatrosunda 10 Yazar, Mitos Boyut Yay., 2000
6-Ayşegül Yüksel, Sahneden İzdüşümler, Mitos Boyut Yay., 2000
7-Zehra İpşiroğlu, 2000’li Yıllara Doğru Tiyatro, Mitos Boyut Yay.,1998
8-Semih Çelenk, Kalemden Sahneye, YGS Yayınları,2003
9-Yavuz Pekman, Çağdaş Tiyatromuzda Geleneksellik, Mitos Boyut Yay., 2002
10-Dikmen Gürün, Tiyatro Yazıları, Mitos Boyut Yay., 2000
11-Cumhuriyetin 75. Yılında Türk Tiyatrosu, Mitos Boyut Yay., 1999
12-Yeni Tiyatro Dergisi, 12 Eylül Özel Sayısı, Sayı 7, 2008
13-Banu Ayten Akın, 12 Eylül Karanlığında Tiyatronun Işığı, Yeni Tiyatro Dergisi, 21, 22, 23, 24. Sayılar, 2010

14-Ahmet Erinanç, 12 Eylül’de Depolitizasyon ve Tiyatro, Yeni Tiyatro Dergisi, 21, 22, 23. Sayılar, 2010

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder