Kül Rengi Sabahlar oyunundan |
12
EYLÜL VE TİYATROMUZ - II
Oyun yazarlığımız açısından yaklaşıldığında da
60’lı, 70’li yılların coşkusunun, verimliliğinin yitirildiğini söylemek mümkün.
O koparılmışlık duygusu dram sanatında kendini çok daha fazla hissettiriyor.
Elbette, başarılı oyunlar da yazılmış ve sahnelenmiştir, bazı usta oyun yazarlarımız
yazmaya devam etmişler, bazılarıysa başka yazın alanlarına kaymışlardır. Ama
dünün parlak çıkışları, tiyatro sanatı adına sarsıcı gelişmeleri yaşanmaz
uzunca bir süre. Burada haksızlık etmemek de gerekiyor. Onca sıkıntının,
baskının, yasaklamanın içerisinde oyun yazarının bunlardan etkilenmemesini
bekleyemeyiz.
12 Eylül’ün getirdiği olumsuz koşullar sonucunda
oyun yazarlığımızın yaşadığı durgunluk dönemine ilişkin Ayşegül Yüksel şu
saptamalarda bulunuyor: “Genel olarak,
oyunların hiç olmazsa ödenekli tiyatroların dağarına girebilmesi kaygısıyla,
her türlü ‘sakıncalı’ olma olasılığına karşı önlem alan, içe dönük, soyutlamayı
uç boyutlara götüren, tiyatronun kaldıramayacağı yoğunlukta şiirselliğe
bürünmüş, bu yolla evrensel boyutlara ulaşmaya çabalayan bir yazarlık edimi söz
konusudur. 60’lı yıllarda oyun yazarlığı bağlamında açılan yolların ve
popülerleşen biçimlerin – 80’li ve 90’lı yıllarda yeni arayışlar ve buluşlarla
geliştirilmeden yinelenmesi ve sonunda ‘televizyon eğlencesi’ düzeyine
indirilmiş olmasıyla – tükendiği, yazarların, toplumda uzun yıllardır
yaşanmakta olan ‘karmaşa’ ve ‘kargaşa’ sürecini yeterince uzak açıdan
gözlemleyerek tiyatro sahnesine aktaracak aşamaya gelmediği bir ‘boşluk’
döneminde takılıp kalmış gibidir Türk tiyatrosu. (Burada bir parantez açıp
o koparılmışlığı hatırlatmak istiyorum. Bugünün dünden, dünün yarından
koparılması…) Bu nedenle, Türk
yazarlarının metinlerinin büyük sahne olaylarına dönüştüğü tiyatro yapımlarının
sayısı gitgide azalır.” (5)
12 Eylül darbesinden sonra yazılan oyunların çoğu
konusunu tarihten, söylencelerden, masallardan, önemli kişilerin yaşam
öykülerinden alan oyunlardır. Oyun yazarları döneme ilişkin söyleyeceklerini bu
yolla söylemeye çalışmışlar, görsel zenginlikten yoksun, tiyatroda yeniliklere
yönelmeyen oyunlar yazmışlardır. Tam olarak 12 Eylül’e ilişkin oyunlar ancak
seksenlerin sonlarında, doksanlarda yazılacaktır.
Oyunlar ve
Gerçekler adlı kitabında tiyatromuzun hocası Sevda Şener, 12
Eylül’den sonra oyun yazarlığımızdaki durgunluğu iki ana eğilimin öne
çıkmasıyla açıklıyor. Birinci eğilim içe
kapanma, ikincisi ise hesaplaşma ve
kimlik arayışı. Seksenlerin hemen başından itibaren egemen olan eğilim içe
kapanmadır. “Anıların dünyasına yönelme
eğilimi, içinde yaşanılan ortamdan kaçma ve içe kapanmanın göstergesi olarak
yorumlanabilir; 12 Eylül sonrası baskı ortamında yaşanmakta olan eziklik
duygusunun, oyunların kurmaca dünyasında yaşatılan güçlülük bilinciyle
dengelenmeye çalışıldığı söylenebilir. Malzemesini geçmişin gerçeklerinden alan
bu kurmaca dünyada canlandırılan kahramanlıklarla günlük yaşantımıza egemen
olan yenik düşmüşlük duygusu arasındaki karşıtlık, yakın tarihlerde yaşanan
ikilemin yansısı olarak sahneye taşınmıştır da diyebiliriz.”(6)
90’lı yıllarda oyun yazarlığımıza egemen olan ikinci
eğilimi, hesaplaşma ve kimlik arayışını ise şöyle özetliyor Sevda Şener: “Özgürlüklerin kısıtlanmasına, işkenceye
karşı, baskıcı geleneklere, şeriat özlemine karşı örtük bir hesaplaşma girişimi
yanında, insanın vicdanı ile iç hesaplaşmasına girdiğini gösteren oyunlar
yazılıyor. Bu oyunlarda iç ve dış çatışma üreten karşıtlık, doğru olduğuna
inanılmış değerlerle bu değerleri göz ardı eden ya da tümüyle yadsıyan
toplumsal veya bireysel uygulama arasında yer alıyor. (…) oyun yazarları
sorunun kaynağını topluma egemen olan sistemde, aile kurumunun yapısında,
giderek kendi içlerinde arama eğilimindedirler.”(7) Kimlik arayışı olarak da çıkışsızlık, anlamsızlık,
parçalanmışlık duygusu öne çıkar. Saçmanın tiyatrosu özellikle genç kuşakta
kendini fazlaca gösterir. Egemen sistemin sonucu olan şiddet öğesi ve insanın
içindeki şiddet dürtüsü de oyunlarda önemli bir yer edinecektir.
Memet Baydur |
80’lerden önce de oyun yazan Refik Erduran, Recep
Bilginer, Turgut Özakman, Orhan Asena, Güngör Dilmen, Turan Oflazoğlu, Dinçer
Sümer, Aziz Nesin gibi usta yazarların yanında Ülker Köksal, Bilgesu Erenus,
Tuncer Cücenoğlu gibi yazarlar yazarlıklarını ustalık boyutuna taşımışlardır.
Bu dönemde oyun yazmaya başlayan Murathan Mungan, Memet Baydur, Ferhan Şensoy,
Ülkü Ayvaz, Erhan Gökgücü, Yılmaz Onay dönemin verimli, verimli oldukları kadar
da nitelikli yazarları olmuşlardır. 90’larda Haluk Işık, Özen Yula, Raşit
Çelikezer, Civan Canova, Kerem Kurdoğlu, Cuma Boynukara, Metin Balay, Turgay
Nar, Behiç Ak, Coşkun Büktel gibi yazarlar oyun yazarlığımızı ileri taşıdıkları
gibi yeni arayışlara da girerler.
Haluk Işık |
90’lı yıllarda, geçen on yıllık geçiş döneminin
ardından yeni yazarlarla, alternatif tiyatrolarla, arayışlarla tiyatro yeniden
tartışılmaya başlanacak, 2000’li yılların eşiğinde yeni atılımlar bu
tartışmalardan doğacaktır. 80’ler ve 90’ların ikinci yarısına kadar olan
dönemin, dünü aktarma, taşıma dönemi olduğunu düşünüyorum. Yaşanan şiddetli
toplumsal kırılmanın yansımalarıyla, öncesinin birikimlerini, üstüne fazla bir
şeyler koymadan gününe, çağdaşına aktaran, taşıyan; koparılmışlığın etkisini
azaltabilmek için ilmekler atmaya çalışan; bu taşımanın ardından yeni
oluşumlara, tiyatro üstüne yeni tartışmalara kapı aralamaya çalışan bir dönem.
12 Eylül cuntasına ilişkin ses getiren oyunların da 90’lı yılların başından
itibaren ardı ardına geldiğini de düşünürsek, günahıyla sevabıyla bu dönemin üstüne
düşeni yapmaya çalıştığını söyleyebiliriz. Yeterli olup olmadığı elbette
tartışma konusudur.
Coşkun Irmak |
***
12 Eylül’ü konu alan oyunların
yazılması için bir süre geçmesi gerekecektir. Oyun yazarlarının dönemi anlayıp
uzak açıyla bakabilmeleri için gereken sürenin yanı sıra dönemin sarsıcı, baskıcı
özellikleri ve o dönemde tiyatroların türlü gerekçelerle ‘sözü olan’ oyunlardan
kaçınmaları bu süreyi biraz daha uzatacaktır.
12 Eylül üzerine yazılan oyunları
önce ikiye ayırmak gerektiğini düşünüyorum. Bir: o dönem düşünülerek, o döneme
göndermeler yapmak amacıyla konusunu tarihten, tarihi kişiliklerden,
söylencelerden, masallardan alarak yazılan oyunlar ki bu tür oyunlar hemen yer
alabilmiştir tiyatro dağarcığımızda. İki: doğrudan doğruya 12 Eylül’de
yaşananları konu alan, 12 Eylül’le toplumsal ve bireysel anlamda hesaplaşmaya
girişen oyunlar. Bu tür oyunlar için biraz beklenmesi gerekecektir.
Birinci gruba giren oyunlar Kurtuluş
Savaşı’ndan, Atatürk devrimlerinden, Osmanlı’dan, Türk söylencelerinden alır
konularını çoğunlukla. Namık Kemal, Mithat Paşa, Kubilay, Nazım Hikmet gibi baskılara
direnen, işkence gören ya da bağnazlıkla öldürülen kişilikler yer alır
oyunların ekseninde.
Turgut Özakman – Fehim Paşa Konağı, Resimli Osmanlı Tarihi,
Bir Şehnaz Oyun
Orhan Asena – Yıldız Yargılaması, Ya Devlet Başa Ya Kuzgun Leşe, Nazım Üçlemesi
Turan Oflazoğlu – Kösem Sultan, Cem Sultan
Kemal Bekir – Düşüş, Kamil Bey
Güngör Dilmen – Devlet ve İnsan (Mithat Paşa), Hasan Sabbah, Ben Anadolu
Ergin Orbey – Belgelerle Kurtuluş Savaşı
Necati Cumalı – Vatan Diye Diye (Namık Kemal)
Şükran Kurdakul – Zindanda Bir Şair (Namık Kemal)
Ülker Köksal – Karanlıkta İlk Işık (Kubilay)
Erhan Gökgücü – Giordano Bruno, Memleketim Memleketim
Bilgesu Erenus – Güneyli Bayan (Lillian Hellman), Halide
Hidayet Sayın – Tanrıların Oyuncakları, Yıldırım Bayezid
Ülkü Ayvaz – Nihavent Longa
Turgay
Nar – Tepegöz
Ferhan Şensoy – Şahları da Vururlar
Gerek yazıldıkları tarih, gerek ele
aldıkları tarihi konu ya da kişiliğin seksenleri çağrıştırması, gerekse olay
dizilerindeki göndermeler, yukarıda sıraladığım oyunları böyle bir kategorinin
içinde de değerlendirebileceğimiz izlenimini veriyor. Oyunların tamamına
yakınının ortak özelliği baskıya karşı direnen insanları, baskıcı, karışık dönemleri
ele almaları ve iktidar sorununu, iktidarla birey arasındaki çatışmaları ana
eksene oturtmalarıdır.
(Oyunların incelenmesi elbette ki bu
yazının sınırlarını çok aşıyor, belki de derli toplu bir çalışmayla kitap
bütünlüğüne zorluyor. İkinci grup da aynı şekilde oyunların tasnifiyle sınırlı
kalacak.)
İkinci gruptaki oyunlar, doğrudan doğruya 12
Eylül’de yaşananları konu alan, 12 Eylül’le toplumsal ve bireysel anlamda
hesaplaşmaya girişen oyunlardır. Bu grubu kendi içinde de bölümlere ayırmak
gerektiğini düşünüyorum.
Bilgesu Erenus |
1-ÖNCESİ
Vasıf
Öngören – Zengin Mutfağı
Oktay Arayıcı – Tanilli Dosyası
Yeşim Dorman – Yıldırım
Türker – Gölge Ustası
Bilgesu Erenus – 555 K, İkili Oyun, Nereye Payidar
Haşmet
Zeybek – Alpagut Olayı
Coşkun Irmak – Eylül Penceresinden İki Kozyatağı Manzarası
Erol Toy - Meddah
2-12 EYLÜL – O GÜNLER – BASKILAR
Tuncer Cücenoğlu – Gece Kulübü
Civan Canova – Sokağa Çıkma Yasağı
Yılmaz Onay – Sanatçının Ölümü
Coşkun Irmak – Yirmi Yıllık Vesikalık
Dinçer Sezgin – Son Yazı
3-İÇERİSİ (Hapishane, İşkence,
İdam…)
Eşber Yağmurdereli – Akrep
Haluk Işık – Külrengi Sabahlar
Tuncer Cücenoğlu – Çıkmaz Sokak
Ferhan Şensoy – Çok Tuhaf Soruşturma
Hasan Öztürk – İlmik İlmik, Hücre, Koridor
Yılmaz Onay – Hücre İnsanı, Karadul Efsanesi
Adem Atar – Cam Bardaklar Kırılsın, Özgürlük Oyunu
4-DIŞARISI
Aziz
Nesin – Bir Zamanlar Memleketin Birinde
Turgut Özakman –
Deli Bayramı
Bilgesu Erenus –
Acılar Şenliği
Erhan Gökgücü – Gerçek Kurbanın Acısı
Gülsüm Cengiz – Yaşamın İzindeki Kadınlar
Hasan
Öztürk – Ulusal Yurttaş Projesi
Haluk Işık – Memleket Hikâyeleri
Uğur
Mumcu – Sakıncasız
Memet
Baydur – Cumhuriyet Kızı
Kerem
Kurdoğlu – Fayton Soruşturması
Yılmaz
Onay – Bu Zamlar Bana Karşı, Karagöz’ün
Muamması
Metin
Balay – İnadına İnsan, İnadına Yaşamak
Cahit
Atay – Godot’yu Beklemezken
Haşmet Zeybek – Zilli Şıh
Yılmaz Erdoğan –
Sen Hiç Ateşböceği Gördün mü?
5-SAVRULMALAR, SÜRGÜNLER,
HESAPLAŞMALAR
Yılmaz
Onay – Araf’ta Kalanlar
Erhan Gökgücü – Duyarlılık Üstüne Vivaçe
Ülkü
Ayvaz – Yeniden Yaratma, Troya’yı
Özlüyorum
Memet
Baydur – Aşk, Limon, Sevgi Ayakları,
Kuşluk Zamanı
Coşkun Irmak – İtaat Deneyi, Şanlı Avize A.Ş.
Civan
Canova – Kızıl Ötesi Aydınlık
Nesrin Kazankaya
– Profesör ve Hulahop, Quintet
Özcan Özer – Güzel Zamanlar
Erkan
Tunç – Dağınık Gazel
Bu listelemede bazı eksik yanlar mutlaka olacaktır.
Örneğin bazı oyunlar uzun bir zaman dilimini konu almaktadır. Bu nedenle 12
Eylül’ü bir kaç yönüyle ele alabilmekte, birden çok sorunu
barındırabilmektedir. Benim sınıflandırmam oyunun yoğunlaştığı, ağırlık verdiği
durumlar yönünden yapılmıştır.
Hasan Öztürk |
Bütün bu listeye karşın 12 Eylül’ü tam olarak
anlatabildi mi tiyatromuz? Buna gönül rahatlığıyla evet demek çok güç. Çünkü
bütün ekonomik, politik yanlarıyla,
görünmeyenleriyle, toplumsal savruluşuyla, insani trajedileriyle cuntayı
anlatabilmek oldukça zor görünüyor. Yukarıdaki listenin konu profili ortaya
konduğunda görünen, her yazarın bir ucundan o büyük kırılmayı anlatmaya çalıştığı
olacaktır.
Yaşanan acıların karşılığında cuntayla
hesaplaşabilmiş midir, sanatımız, sanatçılarımız? Özelde tiyatromuz… Burada
tartışılması gereken sadece sanatın hesaplaşamaması değildir bence. Toplum
hesaplaşabilmiş midir 12 Eylül’le? Yakın zamandaki referandumla yapılan yasa
değişikliklerini söylemiyorum, çünkü görünen o ki göstermelik bir davanın
ötesine gidemeyecek. Çok geç kalınmış bir dava olmasına karşın gerekli sonucun
alınamayacağı, bazı şeylerin üstünü örtmek için sus payı olarak kullanılacak
bir dava. Darbeyi yapanlar toplum önünde, toplum vicdanında mahkûm oldular mı
ki? Bütün kurumlarıyla toplum darbecilerle hesaplaşabildi mi? Sanatçı toplumun
önünde olan, sorular sorabilendir. Görünen o ki sanatçı sorularının birçoğunu
sormuştur, sormaya da devam etmektedir. Sadece tiyatroda değil, heykelde,
romanda, öyküde de sorularını sormaya çalışmıştır. Bu soruların ne kadarı
duyulmuş, ne kadarı toplumda yankı bulmuş, ne kadarı toplumun umurunda olmuş,
ne kadarı gene kendi içinden ihanetlerle susturulmuştur? Asıl sorun buradadır.
Sanat, ne olursa olsun, ne kadar duyarsız, unutkan bir toplumun içinde de
üretilse, içi ne kadar boşaltılsa da, çağına tanıklık etmiştir, etmeye devam
edecektir.
1)Oben
Güney’in kendi el yazısıyla yazdığı özyaşamöyküsünden… obenguney.com
2)Hayati
Asilyazıcı, Türk Tiyatrosu ve Münir Özkul (3), Aydınlık Gazetesi, 2/9/2012
3)Orhan
Asena, Güngör Dilmen, Yıldız Yargılaması, Devlet ve İnsan, Cem Yay., 1990
4)Hürriyet
Yaşar, Bir Tersine Yürüyüş – 12 Eylül Öyküleri, Can Yay., 2006
5)Ayşegül
Yüksel, Uzun Yolda Bir Mola, Cumhuriyet Kitapları, 2011
6)Sevda
Şener, Oyunlar ve Gerçekler, Dost Yay., 2007
7)a.g.e.
Kaynakça:
1-Sevda
Şener, Cumhuriyetin 75. Yılında Türk Tiyatrosu, T.İş Bankası Yay., 2000
2-Sevda
Şener, Oyunlar ve Gerçekler, Dost Yayınları, 2007
3-Sevda
Şener, Gelişim Sürecinde Türk Tiyatrosu, Mitos Boyut Yay.,2012
4-Ayşegül
Yüksel, Uzun Yolda Bir Mola, Cumhuriyet Kitapları, 2011
5-Ayşegül
Yüksel, Türk Tiyatrosunda 10 Yazar, Mitos Boyut Yay., 2000
6-Ayşegül
Yüksel, Sahneden İzdüşümler, Mitos Boyut Yay., 2000
7-Zehra
İpşiroğlu, 2000’li Yıllara Doğru Tiyatro, Mitos Boyut Yay.,1998
8-Semih
Çelenk, Kalemden Sahneye, YGS Yayınları,2003
9-Yavuz
Pekman, Çağdaş Tiyatromuzda Geleneksellik, Mitos Boyut Yay., 2002
10-Dikmen
Gürün, Tiyatro Yazıları, Mitos Boyut Yay., 2000
11-Cumhuriyetin
75. Yılında Türk Tiyatrosu, Mitos Boyut Yay., 1999
12-Yeni
Tiyatro Dergisi, 12 Eylül Özel Sayısı, Sayı 7, 2008
13-Banu
Ayten Akın, 12 Eylül Karanlığında Tiyatronun Işığı, Yeni Tiyatro Dergisi, 21,
22, 23, 24. Sayılar, 2010
14-Ahmet
Erinanç, 12 Eylül’de Depolitizasyon ve Tiyatro, Yeni Tiyatro Dergisi, 21, 22,
23. Sayılar, 2010
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder