Bir
Tersine Yürüyüşün Öyküleri
Seksenli yıllar çok sert bir kırılmayla başladı: 12 Eylül. Bu kırılmanın
açtığı yaralar, onarılması bir yana, giderek derinleşti, kangren olma yoluna
girdi. Bugün yaşanan toplumsal sağlıksızlığın sorumlusu 12 Eylül darbesidir.
Yoksullaşma, gelir dağılımındaki uçurum… Gerileyen işçi, memur hakları…
Yitirilen örgütlenme hakları… İnsanların bireysel tepkisizliğinin suça
yansımaları… Aydınlanma, bilim düşmanlığı… Giderek artan ve bugünlere ulaşan
gericilik… Dağ gibi büyüyen dış borçlar ve bu borçların doğal sonucu olan
dayatmalar… İslam devleti alıştırmaları… Kültürsüzleştirme… Kültür
emperyalizminin bizi kendi değerlerimizden, kültürümüzden kopartışı… Dilimizin,
Türkçemizin giderek kirlenmesi, yamalı bohçaya döndürülmesi… Küreselleşme adı
altındaki yeni sömürgeciliğin dümen suyuna girişimiz… Özelleştirme adı altında
çökertme tasarıları… Sivas yangını… Ve gelip dayandığımız nokta dini siyasete
alet eden bir partinin iktidarı.
Seksenli
yıllarda öykücülüğümüz de tam bir suskunluğa gömülmüş, geleneğinden,
birikiminden koparılmıştı. İçe kapanık, tek kişilik, çatışması olmayan,
diyalogsuz, dolayısıyla canlılığı zedelenmiş öyküler yazılır oldu. Genç
öykücülüğümüz gelenekleriyle bağlarını kuramadılar. Güncel olanın anlatılmasından,
toplumsal konuların işlenmesinden uzak duruldu. Bugünkü edebiyatımızın da
hastalıklı yanını oluşturan dil bilincinden yoksunluk, anlatım bozuklukları hep
seksenli yılların ürünüdür. Dergilerde, yayınevlerinde yeterli ilgiyi
bulamayan, sürgüne gönderilen öykü, ancak doksanların ikinci yarısında,
özellikle öykü dergilerinin ardı ardına yayımlanmaya başlamasıyla yurduna
dönebilmişti.
Hürriyet Yaşar |
O korkunç baskı döneminde ve
sonrasında öykücülüğümüzün 12 Eylül’ü işleyişi nasıldı? “Bu adım adım sürüklenişin bir edebiyatı var mı? Bir direniş edebiyatı…
En azından, saptayıcı bir edebiyat. Bu sürüklenişin öyküleri var mı?” diye
soruyor hazırladığı derlemenin önsözünde Hürriyet Yaşar. Bir Tersine Yürüyüş / 12 Eylül Öyküleri yalnızca beğenilen
öykücülerin doğum tarihlerine göre sıralanıp öykülerinin yayımlandığı bir
derleme değil. Öyküleri kitaptaki bölümlemeye uygun olarak sırasıyla
okuduğunuzda o tersine yürüyüş, sürükleniş sürecinin öykücülüğümüzdeki
yansımalarını görüyorsunuz. 12 Eylül’ün ve sonrasında yaşananların ülkemizi
sürüklediği çıkmazları, insanlarımıza yaşattığı acıları okuyorsunuz. Derlemede
kullanılan desenler ise Abidin Dino’ya ait. Mutluluğun resimleri değil bunlar,
işkencenin, gözaltıların, korkuların karabasan resimleri.
Sürüklenişi daha anlaşılır
kılabilmek için derlemeyi “Nereden?”, “Nasıl?”, “Nereye?” adlı üç ana bölüme
ayırmış Hürriyet Yaşar. “Nasıl?” bölümü “Kelepçe Günleri”, “İçeriden”,
“Dışarıdan”, “Sarsıntıdan”, “Yıkımdan”, “Savruluşlardan” adlı altı alt başlığa
ayrılmış. “Nereye?” adlı bölümün alt başlığı ise “Tükenmeyen”. Kitapta yirmi
sekiz öykücümüzün kırk dört öyküsü yer alıyor. Aziz Nesin, Samim Kocagöz,
Mehmet Başaran, Ferit Edgü, Orhan Duru, Demirtaş Ceyhun, Osman Şahin, Muzaffer
İzgü, Mustafa Balel, Nedim Gürsel, Işıl Özgentürk, İnci Aral, Cemil Kavukçu,
Özcan Karabulut, Ülkü Ayvaz, Semra Özdamar, Feyza Hepçilingirler, Ali Balkız,
Ahmet Yurdakul, Süheyla Acar, Feride Çiçekoğlu, Oya Baydar, Berrin Kırımlıoğlu,
Nalan Barbarosoğlu, Hasan Özkılıç, Eray Karınca, Nemika Tuğcu, Hürriyet Yaşar.
Derlemedeki öykülerin hepsi o
dönemin tanıklığını yapan, saptayıcı öyküler. Direniş öyküleri değiller, çoğu
sesini yükseltmeyen öyküler. Aziz Nesin ve Muzaffer İzgü gibi mizah
edebiyatımızın yüzakı öykücülerimizin mizah öyküleri bir yana bırakılırsa
hesaplaşan öykü yok. İnsanın kanını donduran, tüylerini ürperten öykü sayısı
çok az. Bana öyle geliyor ki, öykücülüğümüz 12 Eylül’ün bilançosunu, toplum ve
birey üzerindeki derin kesiklerini, trajedisini tam olarak öyküye geçirememiş.
O baskıcı ortamın sonucu olarak toplumsalı reddeden edebiyat anlayışı direnişin
öykülerini de çıkaramamış, en azından karşı duruşun sarsıcı öykülerini
yazamamış, sarsıcı biçemlerini oluşturamamış. Örneğin, 50 kuşağı o dönemin
ortamından kaynaklanan, farklı ama bugüne bile etki eden sarsıcı biçemler
oluşturabilmişlerdi. Hürriyet Yaşar, olabildiğince seçici davranarak, hem belli
bir çıtanın üstünde olan öyküleri almış derlemesine, hem de anlatımıyla,
biçemiyle içe dönük olmayan, canlılığı olan öyküleri seçmiş. Seçiminin iki yönü
var, birincisi öykülerin o dönemden kaynaklanan sürüklenişi konu edinmesi,
ikincisi derlemenin okuyucuya güzel öyküler okutması. Özenle hazırlanmış bir
derleme sunuyor öykü okuruna Hürriyet Yaşar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder