2012’de Öykü
2012 yılının
öykücülüğümüz açısından en önemli yanı öykü dergileri oldu. 90’lı yıllarda Adam Öykü, Düşler Öyküler ve ardından
çıkan öykü dergilerinin öykücülüğümüze nasıl önemli katkıları olduğunu
biliyoruz. Benim “Öykü Dergileri Kuşağı”
ya da “Adam Öykü Kuşağı” adıyla
andığım bir kuşak oluşturmuştu öykü dergileri. Öykücülüğümüze olan katkıları
tartışılmaz. 2012’den önce de yayımlanmakta olan Notos (öyküye verdiği ağırlığı düşününde öykü dergisi olarak
anmanın sakıncası olmadığını düşünüyorum), Öykü
Teknesi ve Hece Öykü dergilerinin
yanına bu yıl Dünyanın Öyküsü, Sarnıç Öykü ve Kayseri’de yayımlanan Semaver Öykü dergileri eklendi. Öykü
fanzinlerinin sayısı arttı; Galaperaöykü,
Üç Jeton… Öykücülüğümüze yeni
soluklar getireceğini düşünüyorum öykü dergilerindeki bu artışın. Ayrıca öykü
üzerine düşünmenin, öykücülüğümüzü tartışmanın da adresi olmalı öykü dergileri.
Notos, birbirinden ilginç dosyalar
açtı her sayısında. Dünyanın Öyküsü,
bütün renkleriyle öykücülüğümüzü sayfalarına taşıyan, açtığı dosyalarıyla, öykü
üzerine düşünen yazılarıyla, büyük kentlerin dışında oluşturduğu öykü
çalışmalarıyla önemli bir dergi oldu. Hece
Öykü’nün özellikle hapishane öykülerini ele aldığı dosyası belki de ilkti. Sarnıç Öykü farklı ve yeni bir anlayışla
girdi öykü gündemine. Özellikle ‘odak kitap’ ve ‘kült kitap’ bölümlerindeki
yazılarla öykü eleştirisine bir canlılık getirdi, her sayısıyla beklenir oldu. Öykü Teknesi her sayısında bugünün usta
bir öykücüsünü dosya konusu yaptı. Dosya için yazılan yazılar öykü üzerine
düşünmeye kışkırtan yazılardı. Semaver
Öykü Kayseri’den katıldı bu yılın öykü gündemine.
Yayımlanan öykü
kitapları açısından da verimli bir yıldı diyebiliriz 2012 için. Öykücülüğümüzde
kendine yer açmış öykücülerimizin yanı sıra genç öykücülerde görülen artış, en
azından niceliksel olarak göz dolduruyor. Bunun, öykülerin niteliğine ne kadar
yansıdığı ayrı bir değerlendirmeyi, hatta tartışmayı gerektirebilir. Benim
düşüncem, özellikle ilk kitap anlamında, nitelikli, belli bir düzeyin üstüne
çıktığını söyleyebileceğimiz öykü kitaplarının önemli sayılabilecek oranda
olduğudur.
Bu
yıl yayımlanan öykü kitaplarının sayısının iki yüzü aşkın olduğunu
söyleyebilirim. Birkaç kaynağı değerlendirerek ulaşabildiğim öykü kitaplarının sayısı
204 oldu. Bunun önemli bir toplam olduğunu düşünüyorum. Bu kitapların içinde
120 civarında öykü kitabının ilk öykü kitabı olması da ilgi çekici. Bu sayının
çokluğu öykünün niteliksel olarak çıtasını daha yukarılara taşıdığı anlamına
geliyor mu? Dediğim gibi, bu ayrı bir tartışma konusu. Ama bu sayılar bize
öykünün tercih edilen bir tür olduğunu, özellikle genç yazarların öyküye
yöneldiklerini kanıtlıyor gibi. Elbette, en azından niceliksel olarak, romanın
tartışılmaz bir şekilde en tepedeki yerini koruduğu söylenebilir. Ama öykünün
roman kadar popüler edebiyatı içinde barındırmadığı da gözden kaçırılmamalı.
Bir de dikkat edilmesi
gereken önemli bir ayrıntı var sayısal verilerin içersinde; 82 öykü kitabı
kadın öykücülere ait. Öykü kitapları toplamının yüzde kırkı yapıyor bu sayı.
Bunun önemli bir oran olduğunu düşünüyorum. Öykücülüğümüzde kadın öykücülerin
izi, gün geçtikçe artarak derinleşiyor, ustalarının getirdikleri öykü düzeyini
düşürmeden, hatta daha da ileri taşıyarak yazıyorlar. İlk öykü kitabını
yayımlayan kadın öykücülerimizin sayısı ise 59. Ayrıca şunu da söylemeden
geçemeyeceğim; sayısal verilerle, belli bir düzeyin üstüne çıkabilen öykü
kitapları oranlandığında kadın öykücülerin öne çıktığı görülecektir.
Sağ düşünceye sahip
edebiyatın önemli bir çıkışı var, bunu da görmek gerekli. Özellikle Hece Öykü dergisinin önderliğiyle
diyelim, sağ düşünceye sahip öykücülerin ardı ardına öykü kitaplarının
yayımlandığını söyleyebiliriz. Edinebildiklerimin içinde ilgi çekici, güzel
öyküler okuduğumu söyleyebilirim.
Bu
sayısal veriler elbette kendi çabalarımla yaptığım, küçük bir araştırmanın
sonucudur. (10 Aralık 2012 tarihine kadar olan veriler kullanılmıştır.)
Gözümden kaçanlar mutlaka olmuştur, çünkü bazı küçük ölçekli, butik
yayınevlerine ya da kendi baskısı olanlara ulaşmak çok kolay olmuyor. Sayısal
veriler ne kadar değişirse değişsin, ortaya çıkan tablo değişmeyecektir. Öykü,
bütün çeşitliliğiyle önemli bir ivme yakalamış gibi görünüyor.
Öyküye
yer veren yayınevleri olarak baktığımızda butik yayınevleri olarak da
adlandırılan yayınevlerinin büyük sermayeli yayınevleriyle aynı sayılarda öykü
kitabı yayımladıklarını görüyoruz. (Sadece ilk baskısı yapılan yerli öykü
kitaplarının sayısına göre değerlendiriyorum, yoksa ikinci baskısı yapılan ve çeviri
öykü kitapları da düşünüldüğünde durum farklılaşıyor.) Örneğin Can
Yayınları’yla Bence Kitap aynı sayıda öykü kitabı yayımlamış (8), YKY ile Okur
Kitaplığı’nın da öykü kitapları sayısı birbirine eşit (7). En çok öykü kitabı
yayımlayan yayınevi ise Ankara’dan Kanguru yayınları (12). Bu yayınevlerini
Alakarga Yayınları (5) ve Hayal Yayınları (6) izliyor. İletişim (4), Yitik Ülke
(4), Evrensel (4), İkinci Adam (4), Dedalus (3), Bengü (4), Sokak Kitap
(3) ve Granada (3) yayınları da öykü
kitabı yayımlayan yayınevleri. Burada ölçünün sadece sayısal veriler olduğunu
hatırlatmam gerekiyor.
Öykücülüğümüzün
hareketlenmesiyle, gündemini oluşturmasıyla paralel yürümeyen bir şey var ki
eksikliğini her geçen gün daha çok hissettiriyor. Öykü üzerine eleştirilerin, tartışmaların,
incelemelerin, öykü deneyimlerinin yer aldığı kitapların neredeyse yokluğu.
İçindekileri sadece öyküye odaklamış bir eleştiri, inceleme kitabı yayımlanmadı
bu yıl. Öykü dergilerinde giderek artan yazıların zamanla bu boşluğu
dolduracağını, bu kuşağın da kendi içinden eleştirmenlerini yetiştireceğini
düşünüyorum. Dergilerle düşülen kayıtlar, önceki dönemlerde olduğu gibi,
zamanla bu dönemi de yerli yerine oturtacaktır. Behçet Çelik’in Ateşe Atılmış Bir Çiçek, Hülya
Soyşekerci’nin Mavi Harfler Atölyesi
adlı kitapları öykücülüğümüz üzerine yazılara da yer veren kitaplar olarak
anılabilir.
Çeviri
öyküde bu yıl gene Can Yayınlarının “öykü şenliği” kuşağıyla yayımladığı
kitapların ayrı bir yeri vardı. İzak Babel’in Kızıl Süvariler (Çev: Engin Altay), Raymond Carver’in Lütfen Sessiz Olur musun, Lütfen? (Çev:
Ayça Sabuncuoğlu), Alice Munro’nun Çocuklar
Kalıyor (Çev: Cem Alpan), David Vann’ın Bir
İntihar Efsanesi (Çev: Esra Birkan) adlı kitapları öykü okurları için
kaçırılmaması gereken kitaplar olarak öykü vitrinlerinde yerini aldı. Yılın
çeviri öykü sürprizlerinden biri de Metis Yayınları arasında yayımlanan Ursula
K. Le Guin’in Aya Tırmanmak (Çev:
Aslı Biçen) adlı öykü toplamıydı. Önceki yıllarda çevrilen öykü kitaplarıyla
ülkemizde kendine yer edinen Etgar Keret’in bu yıl da Kapı Birden Vuruldu (Çev: Avi Pardo) adlı kitabı yayımlandı. John
Cheever’in geçen yıl yayımlanan Yüzücü
adlı kitabının ardından bu yıl da Ey
Yıkılmış Hayaller Şehri (Çev: Roza Hakmen) adlı kitabı yayımlandı Everest
Yayınları arasında. Alakarga Yayınları öykü yayıncılığına verdiği değeri çeviri
öykü kitaplarıyla da gösterdi. Nathaniel Howthorne’den Rapaccini’nin Kızı (Çev: Zeynep Avcı), Isabelle Eberhardt’tan Unutuşu Arayanlar (Çev: Ayşegül Demir),
Horace Walpole’den Hiyeroglif Masallar
(Çev: Burcu Yılmaz) adlı kitapları yayımladı. Bunların yanı sıra James
Joyce’un, S.A. Conan Doyle’nin öykü kitaplarının yeni çevirilerini sundu öykü
okurlarına. Doğan Yayınları arasında yayımlanan Bernhard Schlink’in Yaz Yalanları (Çev: Barış Tut) adlı
kitabındaki sorgulayan, okuyucusunu kışkırtan öyküleri de öykü okurlarının
kaçırmaması gerekiyor bence. Bu yılın benim için en güzel çeviri öykü sürprizi
ise Yapı Kredi Yayınlarından geldi. İtalyan edebiyatının önemli imzalarından, bizim
okurumuzun suç romanlarıyla sevip okuduğu Leonardo Sciascia’nın Şarap Rengi Deniz (Çev: Neyyire Gül
Işık) adlı öykü kitabı yayımlandı. Suçun, kara anlatının, traji –komik olanın,
toplumsal eleştirinin öne çıktığı öyküler yer alıyor kitapta.
Öykü
derlemeleri açısından iki kitap öne çıkıyor. Bunlardan ilki Metis Yayınları
arasında yayımlanan Murathan Mungan’ın hazırladığı Bir Dersim Hikâyesi, ikincisi ise Kırmızı Kedi Yayınları arasında
yayımlanan İlknur Özdemir’in hazırladığı Kar
İzleri Örttü. İki kitap da hazırlayan tarafından yazarlardan istenen, yeni
öyküleri içeriyor. Bir Dersim Hikâyesi
adından da anlaşılacağı gibi Dersim’e öykücülerin gözüyle bakıyor. Kar İzleri Örttü ise suç üzerine,
cinayetlerin işlendiği, kan donduran öykülerin yer aldığı bir derleme.
Yıl
içersinde yayımlanan öykü kitaplarından bazılarına kısaca değinmek istiyorum.
Ancak öykü vitrininin önceki sayılarında tanıtımını yapmaya çalıştığım öykü
kitaplarına yeniden değinmeyeceğim. Adlarını anmakla yetinelim; Hoşgör Köftecisi Orhan Veli, Bir Hal Var Sende Berna Durmaz, Hah Birgül Oğuz, Hasta Öyküler Gökçe Parlakyıldız. Ayrıca dergimizin odak kitap
bölümünde yer verilen kitapların da adını anmakla yetinelim; Gül Öksüren Melek İlhan Durusel, Önünde Boş Bir Uzam Demir Özlü, Aynadaki Zaman Cemil Kavukçu.
Mizah
öykücülüğümüzün ustalarından biri olan Muzaffer İzgü verimliliğini hiç
yitirmiyor. (Gerçi böylesi bir ülkede
mizah yazarı ne kadar verimli olsa yetişemiyor ya, neyse…) Bu yıl Ayıya Bak adlı kitabı yayımlandı Bilgi
Yayınları arasında. Kendine özgü öykü anlayışını sürdürüp, dilinin kıvraklığını
her kitabıyla daha da bileyen ustanın bu yıl yazarlıkta elli üçüncü yılı,
yanılmıyorsam.
Mustafa
Kutlu, bu yıl Anadolu Yakası adlı
neredeyse romana dayanan upuzun bir öykü kitabı yayımladı. Nehir söyleşi
tekniğiyle yazılmış olan kitap, yazarın genel öykü çizgisi içinde ustalıkla
kullandığı öykü dilinin tadını devam ettiriyor.
Osman
Şahin, ustalığını kanıtladığı öykü anlayışını farklı bir çerçeveyle
kurguladığı, anı öykü biçimindeki öyküleriyle oluşturduğu Ölümün Süt Dişleri adlı öykü kitabını yayımladı.
Burhan Günel’in de anı
öykü biçiminde değerlendirilebilecek, acılarla yoğrulmuş günümüz ilişkilerini,
yaralayıcı anları ele aldığı Aşka Yorgun
adlı öykü kitabı yayımlandı.
Selma
Fındıklı tarihsel konularla buluşturduğu öyküleriyle bu yıl da öykü vitrininde
yerini aldı. Tütün İskelesi’nde Bir Köhne
Vapur adlı kitabında 1919’dan 1950’lere kadar, farklı kentlere uzanarak
Cumhuriyet’in kuruluş yıllarının panoramasını çiziyor.
Murat
Tuncel Güneşsiz Dünya adını verdiği
öykü kitabında okuyucusunu seksenli yılların kasvetli günlerine götürüyor.
Bütün öykülerde o yılların acılarıyla, sürgünleriyle, karanlıklarıyla
buluşturuyor.
Murat
Yalçın’ın Karga Zarif adlı öykü
kitabı yılın en dikkate değer kitaplarından biriydi. Dille kurduğu öykü evreni
bu kitapta daha da renkleniyor, zenginleşiyor. Öykülerdeki ironi günümüz
yaşamının sıkıntılarına değişik açılardan bakmanızı sağlıyor. Kimi kez neşeyle
gülümserken neşeniz boğazınıza düğümleniyor, hüzne ya da trajediye
dönüşüveriyor. Gündelik olanın sıra dışı anlatımıyla yaşamın anlamsızlığına
kışkırtıcı bir bakış.
Sema
Kaygusuz farklı bir kurguyla oluşturduğu Karaduygun
adlı öykü kitabıyla yer aldı bu yılın öykü gündeminde. Bir şairle olan
dostluğunun yaşama dokunuşlarını öykülerle kuşatıyor kitap. Her öykünün adı,
şair dosta (Birhan Keskin) yazılmış bir öyküsel yazının içinde gizleniyor. Adak, Musallat adlı öyküler daha bir öne
çıkıyorlar.
Geçtiğimiz
yıl yitirdiğimiz Ali Teoman’ın ardında bıraktığı öykülerden oluşan Kırık Kalpler Terazisi adlı öykü kitabı
yayımlandı bu yıl. Edebiyatımızın yenilikçi çizgide, farklı, deneysel öykülere,
romanlara imza atan yazarından gene kendine özgü öyküleme biçimleri, dilin
yapısını sorgulatan metinler.
Şule
Gürbüz Zamanın Farkında adlı öykü
kitabıyla Oğuz Atay Öykü Ödülü’nü almıştı. Bu yıl da Coşkuyla Ölmek adlı öykü kitabı yayımlandı. Önceki kitabında
kullandığı dil anlayışını daha da genişletiyor Şule Gürbüz, eskimiş sözcüklerle
öykülerini iyice kuşatıyor. Öykülemeleriyle, huzursuz insanların iç dünyalarını
anlatmasıyla ve öykülerin birbiriyle olan bağlantılarıyla farklı bir atmosfer
kuruyor.
Başar
Başarır diliyle, anlatımıyla, öyküleme biçimiyle, bana kalırsa önceki öykü
kitaplarından ayrılan bir öykü kitabıyla çıktı okuyucusunun karşısına: Düzenboz. Elbette, kendine özgü
öykücülüğün izlerini koruyor, ama öykü kanalını genişletiyor. Kitabın
tasarımına da değinmek gerekli, kapağından iç tasarımına kadar Bülent Erkmen
imzasını taşıyor.
Ahmet
Büke genç öykücülüğümüzün çalışkan imzalarından. Bu yıl da Cazibe İstasyonu adlı öykü kitabını yayımladı. Değişik teknikler de
deneyerek oluşturduğu öykülerinde küçük insanların dünyalarının izini sürmeye
devam ediyor, gene boşlukların da öyküye eklendiği anlatımını, dil evrenini
koruyor. “Tuhaf Su” bölümünün öyküsü daha bir öne çıkarıyor kendisini.
Nurdan
Beşergil uzun süren bir suskunluğun ardından ardı ardına her yıl bir romanıyla
ya da öykü kitabıyla çıkageliyor. Bir
Sonraki Dolunay’ın ardından bu yıl İyi
Geceler Öpücüğü adlı öykü kitabı yayımlandı. Bir yanıyla insanın iç
dünyasına yolculuk yaparken bir yanıyla da yaşamın derin anlamını sorguluyor,
insanın doğayla, kendisiyle çatışmasının izini sürüyor. Bazen fantastik,
grotesk olana yaslanıyor. Daha önceki kitaplarında kullandığı ironi yüklü dil
anlayışını koruyarak.
Dili Yüreğinde adlı kitabıyla Anadolu
insanını öykülere taşıyor Celal İlhan. Duru, abartıdan uzak anlatımı, klasik
öykülemesiyle öyküler okuyucusunu sarıveriyor. Yalın ve özenli bir dili var
Celal İlhan’ın. İnsanımızın alınteri, yaşama uğraşları, yoklukları,
yoksunlukları yer alıyor öykülerde.
Geçtiğimiz
yıl Yunus Nadi Öykü ödülünü alan Fadime Uslu’nun Gölgede Yaşamak adlı öykü kitabı yayımlandı bu yıl. İnsanlık
hallerini, küçük dünyaların çatışmalarını, iç hesaplaşmalarını ayrıntılara,
diline, atmosferine özenen bir anlatımla öyküleştiriyor.
2012
Haldun Taner Öykü Ödülünü alan Kerem Işık ikinci kitabı Toplum Böceği ile yer aldı öykü raflarında. Toplumsal sorunları
kendine özgü bir bakış, yenilikçi bir anlayışla, ironi yüklü diliyle öykülere
taşıdı. “Bir Ergenlik Dönemi Tragedyası”, “Toplum Böceği” adlı öyküler sıyrılıp
öne çıkıyor bana göre.
Onur
Caymaz Gökyüzü Sineması adlı kitabında
İki Film Birden altbaşlığında iki
uzun öyküsüyle buluşturuyor okurunu. Gündelik yaşamın içinde sıkışan, uyumsuz,
çelişkili insanların yaşamın baskısına direnmeleri öne çıkıyor.
2012’nin öykü raflarında dikkatten kaçmaması
gereken bir kitap da Mahir Ünsal Eriş’in Bangır
Bangır Ferdi Çalıyor Evde… adlı öykü kitabı. Canlı, ritimli, coşkulu bir
anlatımı var yazarın. (Sonraki öykülerinde sözcük seçiminde savrukluktan
kurtulacağını düşünüyorum) Çocukluğun dünyasında dolaşıyor, taşranın can alıcı ayrıntılarıyla
kurduğu atmosferde yoksulluklar, yoksunluklar, yalnızlıklar yer alıyor.
Dilek
Emir Tek Kişilik Kahvaltı adlı ilk
öykü kitabını yayımladı bu yıl. Çocukların bazen ürkütücü olan dünyalarından
yalnızlıklara, uyumsuzluklara uzanan öyküler. Özenli bir dil anlayışı var
yazarın, ilk kitabıyla kendine özgü öykü dünyasını kuruyor.
İlk
kitabıyla adından söz ettiren, kendine özgü öykü dünyasını kuran bir başka genç
öykücü de Bora Abdo oldu. Bu yılın iyi öykü kitaplarından birine imza attı Öteki Kışın Kitabı’yla. Dergilerde
yayımlanan öyküleriyle kitabını bekletir olmuştu zaten. Özellikle cesur dil
kullanımı ve farklı atmosferiyle öne çıktı yıl içinde, adından çok söz ettirdi.
Şenay
Eroğlu Aksoy ilk öykü kitabı Evlerin
Yüreği’yle katıldı öykücülüğümüze. Yalın, incelikli, özenli anlatımıyla,
kendine özgü olmayı başaran öykü dünyasıyla sarıverdi öykü okurunu.
Bütün
öykü kitaplarına değinmek dergi boyutunu aşacak elbette. Bu nedenle yıl içinde
dikkat çeken, öykücülüğümüzde yer edineceğini düşündüğüm diğer öykü
kitaplarının adlarını anmak istiyorum: Pencere
Serhat Çelikel, Beşinci Köşe Gamze
Güller, Ömrün Yazı Berat Alanyalı, Tanrı Mandalina Ağacına Tırmanınca İrem
Karabaş, Avcısını Arayan Ceylan Erkan
Aslan, Üsküp’ün İçinde Kumaş Biçerler
Hale Seval, Serçeler Ölürse Sibel Öz,
Sonsuz Uyanış Kadir Aydemir, Bazen Hayat Sine Ergün, Kanatları Ölü Açıklığında Pelin Buzluk, Yüzüne Sabah Çiyi Düşmüş Şafak Pala, Ben, Kendim ve Bergen Ayşe Başak Kaban, Bohem Apartmanı Mehmet Erikli, Ne Olur Geri Dönme Hakan Tağmaç, Deniz Kokusu Can Göknil, Kızak Yusuf Nazım, Çaparide Çırpınmak Hande Gündüz, İçeri Girmez miydiniz? Neslihan Önderoğlu, Biraz Kuşlar Azıcık Allah Gökhan Yılmaz, Çakır Zamanlar Nilüfer Açıkalın, Ama Sizden Değilim Nihan Kaya, Haymatlos
Birol Özdemir, Eksik Yıl Onur Çalı, Safran Çiçeği Yelda Karataş, Merdiven Boşluğu Abdullah Mollaoğlu, Hiçbir Şey Anlatmayan Hikâyelerin İkincisi
Güray Süngü, Sabahleyin Bir Tantana
Yılmaz Yılmaz…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder