29 Haziran 2014 Pazar

2012 YILINDA ÖYKÜNÜN GÖRÜNÜMÜ

2012’de Öykü

2012 yılının öykücülüğümüz açısından en önemli yanı öykü dergileri oldu. 90’lı yıllarda Adam Öykü, Düşler Öyküler ve ardından çıkan öykü dergilerinin öykücülüğümüze nasıl önemli katkıları olduğunu biliyoruz. Benim “Öykü Dergileri Kuşağı” ya da “Adam Öykü Kuşağı” adıyla andığım bir kuşak oluşturmuştu öykü dergileri. Öykücülüğümüze olan katkıları tartışılmaz. 2012’den önce de yayımlanmakta olan Notos (öyküye verdiği ağırlığı düşününde öykü dergisi olarak anmanın sakıncası olmadığını düşünüyorum), Öykü Teknesi ve Hece Öykü dergilerinin yanına bu yıl Dünyanın Öyküsü, Sarnıç Öykü ve Kayseri’de yayımlanan Semaver Öykü dergileri eklendi. Öykü fanzinlerinin sayısı arttı; Galaperaöykü, Üç Jeton… Öykücülüğümüze yeni soluklar getireceğini düşünüyorum öykü dergilerindeki bu artışın. Ayrıca öykü üzerine düşünmenin, öykücülüğümüzü tartışmanın da adresi olmalı öykü dergileri. Notos, birbirinden ilginç dosyalar açtı her sayısında. Dünyanın Öyküsü, bütün renkleriyle öykücülüğümüzü sayfalarına taşıyan, açtığı dosyalarıyla, öykü üzerine düşünen yazılarıyla, büyük kentlerin dışında oluşturduğu öykü çalışmalarıyla önemli bir dergi oldu. Hece Öykü’nün özellikle hapishane öykülerini ele aldığı dosyası belki de ilkti. Sarnıç Öykü farklı ve yeni bir anlayışla girdi öykü gündemine. Özellikle ‘odak kitap’ ve ‘kült kitap’ bölümlerindeki yazılarla öykü eleştirisine bir canlılık getirdi, her sayısıyla beklenir oldu. Öykü Teknesi her sayısında bugünün usta bir öykücüsünü dosya konusu yaptı. Dosya için yazılan yazılar öykü üzerine düşünmeye kışkırtan yazılardı. Semaver Öykü Kayseri’den katıldı bu yılın öykü gündemine.    
Yayımlanan öykü kitapları açısından da verimli bir yıldı diyebiliriz 2012 için. Öykücülüğümüzde kendine yer açmış öykücülerimizin yanı sıra genç öykücülerde görülen artış, en azından niceliksel olarak göz dolduruyor. Bunun, öykülerin niteliğine ne kadar yansıdığı ayrı bir değerlendirmeyi, hatta tartışmayı gerektirebilir. Benim düşüncem, özellikle ilk kitap anlamında, nitelikli, belli bir düzeyin üstüne çıktığını söyleyebileceğimiz öykü kitaplarının önemli sayılabilecek oranda olduğudur.
            Bu yıl yayımlanan öykü kitaplarının sayısının iki yüzü aşkın olduğunu söyleyebilirim. Birkaç kaynağı değerlendirerek ulaşabildiğim öykü kitaplarının sayısı 204 oldu. Bunun önemli bir toplam olduğunu düşünüyorum. Bu kitapların içinde 120 civarında öykü kitabının ilk öykü kitabı olması da ilgi çekici. Bu sayının çokluğu öykünün niteliksel olarak çıtasını daha yukarılara taşıdığı anlamına geliyor mu? Dediğim gibi, bu ayrı bir tartışma konusu. Ama bu sayılar bize öykünün tercih edilen bir tür olduğunu, özellikle genç yazarların öyküye yöneldiklerini kanıtlıyor gibi. Elbette, en azından niceliksel olarak, romanın tartışılmaz bir şekilde en tepedeki yerini koruduğu söylenebilir. Ama öykünün roman kadar popüler edebiyatı içinde barındırmadığı da gözden kaçırılmamalı.
Bir de dikkat edilmesi gereken önemli bir ayrıntı var sayısal verilerin içersinde; 82 öykü kitabı kadın öykücülere ait. Öykü kitapları toplamının yüzde kırkı yapıyor bu sayı. Bunun önemli bir oran olduğunu düşünüyorum. Öykücülüğümüzde kadın öykücülerin izi, gün geçtikçe artarak derinleşiyor, ustalarının getirdikleri öykü düzeyini düşürmeden, hatta daha da ileri taşıyarak yazıyorlar. İlk öykü kitabını yayımlayan kadın öykücülerimizin sayısı ise 59. Ayrıca şunu da söylemeden geçemeyeceğim; sayısal verilerle, belli bir düzeyin üstüne çıkabilen öykü kitapları oranlandığında kadın öykücülerin öne çıktığı görülecektir.
Sağ düşünceye sahip edebiyatın önemli bir çıkışı var, bunu da görmek gerekli. Özellikle Hece Öykü dergisinin önderliğiyle diyelim, sağ düşünceye sahip öykücülerin ardı ardına öykü kitaplarının yayımlandığını söyleyebiliriz. Edinebildiklerimin içinde ilgi çekici, güzel öyküler okuduğumu söyleyebilirim.    
            Bu sayısal veriler elbette kendi çabalarımla yaptığım, küçük bir araştırmanın sonucudur. (10 Aralık 2012 tarihine kadar olan veriler kullanılmıştır.) Gözümden kaçanlar mutlaka olmuştur, çünkü bazı küçük ölçekli, butik yayınevlerine ya da kendi baskısı olanlara ulaşmak çok kolay olmuyor. Sayısal veriler ne kadar değişirse değişsin, ortaya çıkan tablo değişmeyecektir. Öykü, bütün çeşitliliğiyle önemli bir ivme yakalamış gibi görünüyor.
            Öyküye yer veren yayınevleri olarak baktığımızda butik yayınevleri olarak da adlandırılan yayınevlerinin büyük sermayeli yayınevleriyle aynı sayılarda öykü kitabı yayımladıklarını görüyoruz. (Sadece ilk baskısı yapılan yerli öykü kitaplarının sayısına göre değerlendiriyorum, yoksa ikinci baskısı yapılan ve çeviri öykü kitapları da düşünüldüğünde durum farklılaşıyor.) Örneğin Can Yayınları’yla Bence Kitap aynı sayıda öykü kitabı yayımlamış (8), YKY ile Okur Kitaplığı’nın da öykü kitapları sayısı birbirine eşit (7). En çok öykü kitabı yayımlayan yayınevi ise Ankara’dan Kanguru yayınları (12). Bu yayınevlerini Alakarga Yayınları (5) ve Hayal Yayınları (6) izliyor. İletişim (4), Yitik Ülke (4), Evrensel (4), İkinci Adam (4), Dedalus (3), Bengü (4), Sokak Kitap (3)  ve Granada (3) yayınları da öykü kitabı yayımlayan yayınevleri. Burada ölçünün sadece sayısal veriler olduğunu hatırlatmam gerekiyor.
            Öykücülüğümüzün hareketlenmesiyle, gündemini oluşturmasıyla paralel yürümeyen bir şey var ki eksikliğini her geçen gün daha çok hissettiriyor. Öykü üzerine eleştirilerin, tartışmaların, incelemelerin, öykü deneyimlerinin yer aldığı kitapların neredeyse yokluğu. İçindekileri sadece öyküye odaklamış bir eleştiri, inceleme kitabı yayımlanmadı bu yıl. Öykü dergilerinde giderek artan yazıların zamanla bu boşluğu dolduracağını, bu kuşağın da kendi içinden eleştirmenlerini yetiştireceğini düşünüyorum. Dergilerle düşülen kayıtlar, önceki dönemlerde olduğu gibi, zamanla bu dönemi de yerli yerine oturtacaktır. Behçet Çelik’in Ateşe Atılmış Bir Çiçek, Hülya Soyşekerci’nin Mavi Harfler Atölyesi adlı kitapları öykücülüğümüz üzerine yazılara da yer veren kitaplar olarak anılabilir.
            Çeviri öyküde bu yıl gene Can Yayınlarının “öykü şenliği” kuşağıyla yayımladığı kitapların ayrı bir yeri vardı. İzak Babel’in Kızıl Süvariler (Çev: Engin Altay), Raymond Carver’in Lütfen Sessiz Olur musun, Lütfen? (Çev: Ayça Sabuncuoğlu), Alice Munro’nun Çocuklar Kalıyor (Çev: Cem Alpan), David Vann’ın Bir İntihar Efsanesi (Çev: Esra Birkan) adlı kitapları öykü okurları için kaçırılmaması gereken kitaplar olarak öykü vitrinlerinde yerini aldı. Yılın çeviri öykü sürprizlerinden biri de Metis Yayınları arasında yayımlanan Ursula K. Le Guin’in Aya Tırmanmak (Çev: Aslı Biçen) adlı öykü toplamıydı. Önceki yıllarda çevrilen öykü kitaplarıyla ülkemizde kendine yer edinen Etgar Keret’in bu yıl da Kapı Birden Vuruldu (Çev: Avi Pardo) adlı kitabı yayımlandı. John Cheever’in geçen yıl yayımlanan Yüzücü adlı kitabının ardından bu yıl da Ey Yıkılmış Hayaller Şehri (Çev: Roza Hakmen) adlı kitabı yayımlandı Everest Yayınları arasında. Alakarga Yayınları öykü yayıncılığına verdiği değeri çeviri öykü kitaplarıyla da gösterdi. Nathaniel Howthorne’den Rapaccini’nin Kızı (Çev: Zeynep Avcı), Isabelle Eberhardt’tan Unutuşu Arayanlar (Çev: Ayşegül Demir), Horace Walpole’den Hiyeroglif Masallar (Çev: Burcu Yılmaz) adlı kitapları yayımladı. Bunların yanı sıra James Joyce’un, S.A. Conan Doyle’nin öykü kitaplarının yeni çevirilerini sundu öykü okurlarına. Doğan Yayınları arasında yayımlanan Bernhard Schlink’in Yaz Yalanları (Çev: Barış Tut) adlı kitabındaki sorgulayan, okuyucusunu kışkırtan öyküleri de öykü okurlarının kaçırmaması gerekiyor bence. Bu yılın benim için en güzel çeviri öykü sürprizi ise Yapı Kredi Yayınlarından geldi. İtalyan edebiyatının önemli imzalarından, bizim okurumuzun suç romanlarıyla sevip okuduğu Leonardo Sciascia’nın Şarap Rengi Deniz (Çev: Neyyire Gül Işık) adlı öykü kitabı yayımlandı. Suçun, kara anlatının, traji –komik olanın, toplumsal eleştirinin öne çıktığı öyküler yer alıyor kitapta. 
            Öykü derlemeleri açısından iki kitap öne çıkıyor. Bunlardan ilki Metis Yayınları arasında yayımlanan Murathan Mungan’ın hazırladığı Bir Dersim Hikâyesi, ikincisi ise Kırmızı Kedi Yayınları arasında yayımlanan İlknur Özdemir’in hazırladığı Kar İzleri Örttü. İki kitap da hazırlayan tarafından yazarlardan istenen, yeni öyküleri içeriyor. Bir Dersim Hikâyesi adından da anlaşılacağı gibi Dersim’e öykücülerin gözüyle bakıyor. Kar İzleri Örttü ise suç üzerine, cinayetlerin işlendiği, kan donduran öykülerin yer aldığı bir derleme.
            Yıl içersinde yayımlanan öykü kitaplarından bazılarına kısaca değinmek istiyorum. Ancak öykü vitrininin önceki sayılarında tanıtımını yapmaya çalıştığım öykü kitaplarına yeniden değinmeyeceğim. Adlarını anmakla yetinelim; Hoşgör Köftecisi Orhan Veli, Bir Hal Var Sende Berna Durmaz, Hah Birgül Oğuz, Hasta Öyküler Gökçe Parlakyıldız. Ayrıca dergimizin odak kitap bölümünde yer verilen kitapların da adını anmakla yetinelim; Gül Öksüren Melek İlhan Durusel, Önünde Boş Bir Uzam Demir Özlü, Aynadaki Zaman Cemil Kavukçu.
            Mizah öykücülüğümüzün ustalarından biri olan Muzaffer İzgü verimliliğini hiç yitirmiyor. (Gerçi böylesi bir ülkede mizah yazarı ne kadar verimli olsa yetişemiyor ya, neyse…) Bu yıl Ayıya Bak adlı kitabı yayımlandı Bilgi Yayınları arasında. Kendine özgü öykü anlayışını sürdürüp, dilinin kıvraklığını her kitabıyla daha da bileyen ustanın bu yıl yazarlıkta elli üçüncü yılı, yanılmıyorsam.
            Mustafa Kutlu, bu yıl Anadolu Yakası adlı neredeyse romana dayanan upuzun bir öykü kitabı yayımladı. Nehir söyleşi tekniğiyle yazılmış olan kitap, yazarın genel öykü çizgisi içinde ustalıkla kullandığı öykü dilinin tadını devam ettiriyor.
            Osman Şahin, ustalığını kanıtladığı öykü anlayışını farklı bir çerçeveyle kurguladığı, anı öykü biçimindeki öyküleriyle oluşturduğu Ölümün Süt Dişleri adlı öykü kitabını yayımladı.
Burhan Günel’in de anı öykü biçiminde değerlendirilebilecek, acılarla yoğrulmuş günümüz ilişkilerini, yaralayıcı anları ele aldığı Aşka Yorgun adlı öykü kitabı yayımlandı.
            Selma Fındıklı tarihsel konularla buluşturduğu öyküleriyle bu yıl da öykü vitrininde yerini aldı. Tütün İskelesi’nde Bir Köhne Vapur adlı kitabında 1919’dan 1950’lere kadar, farklı kentlere uzanarak Cumhuriyet’in kuruluş yıllarının panoramasını çiziyor.
            Murat Tuncel Güneşsiz Dünya adını verdiği öykü kitabında okuyucusunu seksenli yılların kasvetli günlerine götürüyor. Bütün öykülerde o yılların acılarıyla, sürgünleriyle, karanlıklarıyla buluşturuyor.
            Murat Yalçın’ın Karga Zarif adlı öykü kitabı yılın en dikkate değer kitaplarından biriydi. Dille kurduğu öykü evreni bu kitapta daha da renkleniyor, zenginleşiyor. Öykülerdeki ironi günümüz yaşamının sıkıntılarına değişik açılardan bakmanızı sağlıyor. Kimi kez neşeyle gülümserken neşeniz boğazınıza düğümleniyor, hüzne ya da trajediye dönüşüveriyor. Gündelik olanın sıra dışı anlatımıyla yaşamın anlamsızlığına kışkırtıcı bir bakış.
            Sema Kaygusuz farklı bir kurguyla oluşturduğu Karaduygun adlı öykü kitabıyla yer aldı bu yılın öykü gündeminde. Bir şairle olan dostluğunun yaşama dokunuşlarını öykülerle kuşatıyor kitap. Her öykünün adı, şair dosta (Birhan Keskin) yazılmış bir öyküsel yazının içinde gizleniyor. Adak, Musallat adlı öyküler daha bir öne çıkıyorlar.
            Geçtiğimiz yıl yitirdiğimiz Ali Teoman’ın ardında bıraktığı öykülerden oluşan Kırık Kalpler Terazisi adlı öykü kitabı yayımlandı bu yıl. Edebiyatımızın yenilikçi çizgide, farklı, deneysel öykülere, romanlara imza atan yazarından gene kendine özgü öyküleme biçimleri, dilin yapısını sorgulatan metinler.
            Şule Gürbüz Zamanın Farkında adlı öykü kitabıyla Oğuz Atay Öykü Ödülü’nü almıştı. Bu yıl da Coşkuyla Ölmek adlı öykü kitabı yayımlandı. Önceki kitabında kullandığı dil anlayışını daha da genişletiyor Şule Gürbüz, eskimiş sözcüklerle öykülerini iyice kuşatıyor. Öykülemeleriyle, huzursuz insanların iç dünyalarını anlatmasıyla ve öykülerin birbiriyle olan bağlantılarıyla farklı bir atmosfer kuruyor.
            Başar Başarır diliyle, anlatımıyla, öyküleme biçimiyle, bana kalırsa önceki öykü kitaplarından ayrılan bir öykü kitabıyla çıktı okuyucusunun karşısına: Düzenboz. Elbette, kendine özgü öykücülüğün izlerini koruyor, ama öykü kanalını genişletiyor. Kitabın tasarımına da değinmek gerekli, kapağından iç tasarımına kadar Bülent Erkmen imzasını taşıyor.
            Ahmet Büke genç öykücülüğümüzün çalışkan imzalarından. Bu yıl da Cazibe İstasyonu adlı öykü kitabını yayımladı. Değişik teknikler de deneyerek oluşturduğu öykülerinde küçük insanların dünyalarının izini sürmeye devam ediyor, gene boşlukların da öyküye eklendiği anlatımını, dil evrenini koruyor. “Tuhaf Su” bölümünün öyküsü daha bir öne çıkarıyor kendisini.
            Nurdan Beşergil uzun süren bir suskunluğun ardından ardı ardına her yıl bir romanıyla ya da öykü kitabıyla çıkageliyor. Bir Sonraki Dolunay’ın ardından bu yıl İyi Geceler Öpücüğü adlı öykü kitabı yayımlandı. Bir yanıyla insanın iç dünyasına yolculuk yaparken bir yanıyla da yaşamın derin anlamını sorguluyor, insanın doğayla, kendisiyle çatışmasının izini sürüyor. Bazen fantastik, grotesk olana yaslanıyor. Daha önceki kitaplarında kullandığı ironi yüklü dil anlayışını koruyarak.
            Dili Yüreğinde adlı kitabıyla Anadolu insanını öykülere taşıyor Celal İlhan. Duru, abartıdan uzak anlatımı, klasik öykülemesiyle öyküler okuyucusunu sarıveriyor. Yalın ve özenli bir dili var Celal İlhan’ın. İnsanımızın alınteri, yaşama uğraşları, yoklukları, yoksunlukları yer alıyor öykülerde.
            Geçtiğimiz yıl Yunus Nadi Öykü ödülünü alan Fadime Uslu’nun Gölgede Yaşamak adlı öykü kitabı yayımlandı bu yıl. İnsanlık hallerini, küçük dünyaların çatışmalarını, iç hesaplaşmalarını ayrıntılara, diline, atmosferine özenen bir anlatımla öyküleştiriyor.
            2012 Haldun Taner Öykü Ödülünü alan Kerem Işık ikinci kitabı Toplum Böceği ile yer aldı öykü raflarında. Toplumsal sorunları kendine özgü bir bakış, yenilikçi bir anlayışla, ironi yüklü diliyle öykülere taşıdı. “Bir Ergenlik Dönemi Tragedyası”, “Toplum Böceği” adlı öyküler sıyrılıp öne çıkıyor bana göre.
            Onur Caymaz Gökyüzü Sineması adlı kitabında İki Film Birden altbaşlığında iki uzun öyküsüyle buluşturuyor okurunu. Gündelik yaşamın içinde sıkışan, uyumsuz, çelişkili insanların yaşamın baskısına direnmeleri öne çıkıyor.
             2012’nin öykü raflarında dikkatten kaçmaması gereken bir kitap da Mahir Ünsal Eriş’in Bangır Bangır Ferdi Çalıyor Evde… adlı öykü kitabı. Canlı, ritimli, coşkulu bir anlatımı var yazarın. (Sonraki öykülerinde sözcük seçiminde savrukluktan kurtulacağını düşünüyorum) Çocukluğun dünyasında dolaşıyor, taşranın can alıcı ayrıntılarıyla kurduğu atmosferde yoksulluklar, yoksunluklar, yalnızlıklar yer alıyor.
            Dilek Emir Tek Kişilik Kahvaltı adlı ilk öykü kitabını yayımladı bu yıl. Çocukların bazen ürkütücü olan dünyalarından yalnızlıklara, uyumsuzluklara uzanan öyküler. Özenli bir dil anlayışı var yazarın, ilk kitabıyla kendine özgü öykü dünyasını kuruyor.
            İlk kitabıyla adından söz ettiren, kendine özgü öykü dünyasını kuran bir başka genç öykücü de Bora Abdo oldu. Bu yılın iyi öykü kitaplarından birine imza attı Öteki Kışın Kitabı’yla. Dergilerde yayımlanan öyküleriyle kitabını bekletir olmuştu zaten. Özellikle cesur dil kullanımı ve farklı atmosferiyle öne çıktı yıl içinde, adından çok söz ettirdi.
            Şenay Eroğlu Aksoy ilk öykü kitabı Evlerin Yüreği’yle katıldı öykücülüğümüze. Yalın, incelikli, özenli anlatımıyla, kendine özgü olmayı başaran öykü dünyasıyla sarıverdi öykü okurunu.
            Bütün öykü kitaplarına değinmek dergi boyutunu aşacak elbette. Bu nedenle yıl içinde dikkat çeken, öykücülüğümüzde yer edineceğini düşündüğüm diğer öykü kitaplarının adlarını anmak istiyorum: Pencere Serhat Çelikel, Beşinci Köşe Gamze Güller, Ömrün Yazı Berat Alanyalı, Tanrı Mandalina Ağacına Tırmanınca İrem Karabaş, Avcısını Arayan Ceylan Erkan Aslan, Üsküp’ün İçinde Kumaş Biçerler Hale Seval, Serçeler Ölürse Sibel Öz, Sonsuz Uyanış Kadir Aydemir, Bazen Hayat Sine Ergün, Kanatları Ölü Açıklığında Pelin Buzluk, Yüzüne Sabah Çiyi Düşmüş Şafak Pala, Ben, Kendim ve Bergen Ayşe Başak Kaban, Bohem Apartmanı Mehmet Erikli, Ne Olur Geri Dönme Hakan Tağmaç, Deniz Kokusu Can Göknil, Kızak Yusuf Nazım, Çaparide Çırpınmak Hande Gündüz, İçeri Girmez miydiniz? Neslihan Önderoğlu, Biraz Kuşlar Azıcık Allah Gökhan Yılmaz, Çakır Zamanlar Nilüfer Açıkalın, Ama Sizden Değilim Nihan Kaya, Haymatlos Birol Özdemir, Eksik Yıl Onur Çalı, Safran Çiçeği Yelda Karataş, Merdiven Boşluğu Abdullah Mollaoğlu, Hiçbir Şey Anlatmayan Hikâyelerin İkincisi Güray Süngü, Sabahleyin Bir Tantana Yılmaz Yılmaz…

(Not: Yukarıda sayısını verdiğim, iki yüz öykü kitabının tamamına ulaşmam, okumam hak verirsiniz ki neredeyse olanaksız. Kendi kitaplığımda olan, edinebildiğim, en azından bir iki öyküsünü mutlaka okuduğum kitap sayısı ise toplamın nerdeyse yarısına yakın (86). Diğer yarısında gözden kaçırdığım öykü kitapları mutlaka olmuştur. Gözden kaçırdığım ve sadece adını anmakla yetinebildiğim öykücülerimiz kusuruma bakmasınlar ne olur.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder