30 Haziran 2014 Pazartesi

GÜLMENİN OYUNSU ÖZGÜRLÜĞÜ



GÜLMENİN OYUNSU ÖZGÜRLÜĞÜ

İlk kitabı “Çağdaş Tiyatro ve Dramaturgi” den bu yana bütün kitaplarını edinip vakit geçirmeden okuduğum Esen Çamurdan, geçen yılın sonlarında gene kışkırtan bir kitapla, “Gülmenin Oyunsu Özgürlüğü” adlı çalışmasıyla kuramsal tiyatro kitaplığımıza zenginlik kattı. “Haldun Taner’in Seyir Defteri”, Sabahattin Kudret Aksal oyunları üzerine bir okuma denemesi olan “Hıçkırmakla Haykırmak Arası” ve çağdaş tiyatromuzda şiddet görünümlerini ele aldığı “Şiddet ile Oynamak” adlı kitaplarıyla çağdaş tiyatromuzu sorgulayan, bakış açılarımızı genişleten Esen Çamurdan, bu kitabıyla da tiyatrodaki ana türlerden biri olan komedyanın tiyatromuzdaki yansımalarına yöneliyor.
            Aristoteles Poetika’sında Komedya’nın ortalamanın daha aşağısında olan karakterleri taklit ettiğini ve gülünç olanın soylu olmadığını, kusurlu olduğunu söyler. Komedyaya pek değer vermemiş, bir iki paragrafla sınırlamıştır. Tragedyanın yanında komedyanın daha düşük bir sanat olduğunu, soylu olmadığını savunmuştur. Oysa komedya Phallus şarkılarından, şenliklerinden bugüne kendi yatağını bulmuş, tiyatro sanatında vazgeçilmez yerini almıştır. Çünkü gülmek “yaşamı savunur ve insanlık onurunu korur.”
            Gülmenin özgürleştirici, sorgulayıcı yanını nasıl yok sayabiliriz. En kaba güldürüden, trajikomiğe dek bütün güldürü türlerinin ciddiyeti bozduğunu, erke, baskıya karşı çıktığını, genel geçer değerleri sorgulayıp tersyüz ettiğini görmezden gelebilir miyiz? Yüzlerdeki maskeyi düşürür gülmece, toplumu gerçeklerle yüz yüze bırakır, unvanları, üstünlükleri yere çalar, çıkarcılıkları, fırsatçılıkları, sömürüleri açığa çıkarır… Tabu, yasak dinlemez… İnsani olan her şeye açıktır… Kusurları yüzümüze vururken bazen aşağılasa da sonuçta insani yanımızı getirir karşımıza. Çocuksu yanımızdır aslında. En basit halk masallarında bile, söylencelerde, halk hikâyelerinde insani değerleri öne çıkarıp gökyüzünden yeryüzüne indiriverir insanüstü olarak sunulanları. P.N. Boratav’ın o güzel söyleyişiyle, “yokluğa yoksulluğa sızlanarak değil gülerek meydan okunur.” Aydınlatan, duygulardan arıtıp akla yönlendiren, huzuru kaçıran bir yanı vardır gülmecenin. İnsanın kendi yaptıklarını, kendi kötücüllüklerini bile gülerek görmesini sağlar, eleştirdiği kadar onarıcıdır da gülmece. Oyunbazdır her şeyiyle, tokadı yüzümüze indirirken bile eğlendirir, inen tokadın acısını yüzümüzde değil aklımızda hissetmemizi sağlar.
            Neye, kime, nasıl güldüğümüzü anlamak kendimizi anlamakla eşdeğerdir. Gülünç olan, bizi toplumun göremediğimiz yüzüyle, gerçeklerle karşı karşıya bırakır. Seyirciyi, güldürür, eğlendirir ama yaşamın gerçeklerini göstermeden edemez. Tiyatroda neye, kime, nasıl güldüğümüzü irdelemek için öncelikle gülme ile gülünç olanın yapısına yönelmek gerekiyor. Yola buradan koyuluyor Esen Çamurdan. Gülme biçimlerine, güldürme yöntemlerine yöneldikten sonra incelediği oyunlar çerçevesinde gülme olgusunu sorguluyor. Seyircinin gülmece içindeki konumlanışını da unutmuyor. Dramaturg olmasının getirdiği titizlikle, seçtiği oyunlarda kullanılan gülmece biçimlerini, yöntemlerini oyunun içinden tek tek ayırıp ele alıyor. Seyirci oyun ilişkisine de ağırlıklı olarak yer vererek tiyatronun bütünlüğünün tamamlanmasını göz ardı etmiyor.
            Kitabın ilk bölümü geleneksel tiyatromuzun bir türü olan Ortaoyunu’na ayrılmış. Ortaoyununda gülmecenin nasıl ortaya çıkarıldığını inceliyor Esen Çamurdan bu bölümde. Ortaoyunu her şeyden önce söz komiğine yönelen, taklide dayalı yönüyle önemlidir. Dil ve beden kusurlarıyla oluşturulur taklitler. Söz oyunlarıyla, yanlış anlamalarla, küfürlerle, kaba güldürüyle beslenen gülmece tam bir halk komedyasını oluşturur. Toplumsal yapının bozuklukları, uyumsuzlukları gülme konusu olduğu gibi, tavırlar, davranışlar, giyim kuşam, meslekler, kadın erkek ilişkileri çeşitli yöntemlerle gülmece malzemesi oluverirler. Ortaoyunundaki yabancılaştırma öğeleri de kendine özgü gülmece unsurlarıdır. Ortaoyunundaki grotesk öğelerden, absürde pek çok özellik yer alıyor bu bölümde. Sadece ortaoyunu için değil, geleneksel tiyatromuzun bütün türleri için geçerli özellikler bunlar. Geleneksel tiyatromuz ironiyi de parodiyi de birlikte kullanır. Aslında sergilenen toplumsal hayatın gülmecesidir. Toplumun portresi çizilir ortaoyununda.
            Sonraki bölümlerde çağdaş oyunlarımıza yöneliyor Esen Çamurdan. Çağdaş oyunlarımızda gülmecenin nasıl, neyle ve kimle sunulduğunu, gülmenin özelliklerini sorguluyor. Bunu yaparken özellikle farklı türlerde oyunları seçmiş. Mitosa, masala yakın ironi başlığıyla Güngör Dilmen’in “Deli Dumrul” ve “Midas’ın Kulakları” adlı oyunları inceleniyor. Olmanın ve görünmenin acı güldürüsü başlığıyla Haldun Taner oyunları ele alınmış. Gülme nesnesi olarak şiddet konusunda Sevim Burak’ın, Sabahattin Kudret Aksal’ın ve Melih Cevdet Anday’ın oyunları mercek altına alınmış. Türsel özelliklerinden gülmece anlayışlarına, şiddete olan eğilimlerinden gülme olgusuna önemli ve farklı bir bölüm olarak duruyor karşımızda. Bu bölümün yanında mutlaka “Şiddet ile Oynamak” adlı kitabı da okunmalı Esen Çamurdan’ın. Farklı düşüncelere kapı araladığını göreceksiniz. Hayatın dışındakilerin buruk oyunu olan “Oyunlarla Yaşayanlar”a ayrılan bölüm Oğuz Atay’ın dünyasındaki trajikomiğe yöneliyor. Bir yaşlılık fantezisi başlıklı bölüm Aziz Nesin’in “Hadi Öldürsene Canikom” adlı oyununa ayrılmış. Aziz Nesin’den başka oyunlar da alınabilir miydi? Alınabilirdi, ama zaten türsel özellikleriyle aynı olan başka oyunlara yer verilmiş kitapta. Başka yazarlara yönelebilir miydi? Yönelebilirdi kuşkusuz. Ama bu çalışma bir kışkırtma denemesidir zaten. Ucu açık bırakılmış, üzerinde fazla kafa yorulmamış bir alanda düşünce üretmek isteyenleri kışkırtma denemesi. Sorgulamak, söz söylemek isteyenler buyurun meydana.

            İncelenen oyunların ortak özelliklerinin ele alındığı “İroni, Maske ve Seyirci” adlı bölüm yazar, oyuncu ve seyircinin gülmecedeki suç ortaklığının ele alınmasıyla son buluyor. “Sonsöz ya da Gülmecenin Gücü” gülmecenin tiyatrodaki ve yaşamımızdaki yerine ilişkin düşüncelere yer verilen son bölüm. Kitap çok vurucu bir cümleyle kapanıyor: “Yaşamı savunur gülme ve insanlık onurunu korur.” 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder