29 Haziran 2014 Pazar

OYUN TÖREN GÖSTERİM - AYŞIN CANDAN

Oyun Tören Gösterim
Ayşın Candan’ın “Yirminci Yüzyılda Öncü Tiyatro” adlı kitabını 1994 yılında YKY’ deki ilk baskısı çıkar çıkmaz almış ve altını çize çize, yutar gibi okumuştum. Avangart akımlar, politik tiyatro, coşku tiyatrosu, öteki tiyatro gibi bölümleriyle beni sarsmış, tiyatro üzerine yeni yeni kafa yormaya başlayan bir hevesli için müthiş kapılar aralamış, farklı gözlerle bakabilmemi sağlamıştı. Hâlâ ara ara bölümlerini açıp okuduğum, başvurduğum çok önemli bir kaynaktır. Kaynak olduğu kadar, sorular üretebilen, bakış açılarımızı her seferinde yenileyebilen aşılamamış bir kitap. Pek çok yanlış bilgiyi, birbirine karışan pek çok teatral kavramı, çağdaş tiyatrodaki modern ve modern sonrası biçimsel arayışları yerli yerine oturtur. Bunu yaparken salt yazınbilimsel açıdan yaklaşmaz. Yönetmenin ortaya çıkışından gerçeküstücülüğe, Piscator’dan Brecht’e, Grotowski’den postmodern tiyatroya kadar bütün biçimsel yönelişlere, özellikle sahne pratikleri açısından, yapılan gösteriler açısından, tiyatronun eylemsel yönünü öne çıkararak yaklaşır. Yaşamını tiyatroyla bütünleyebilen herkesin kitaplığında mutlaka bulunması gerektiğini düşünüyorum.
            Ayşın Candan, makale, eleştiri ve kuramsal yazılarını “Oyun Tören Gösterim” adıyla bir kitapta topladı. Kitap, Norgunk Yayıncılık tarafından geçen yılın sonunda yayınlandı. Kitaptaki yazılar, kitabın son yazısı dışında, sahne olayına odaklanan, oyun sanatını eylemsel yanıyla ele alan yazılar. Ayşın Candan, kitabın önsözünde sahne sanatlarının yazın sanatının vesayeti altında görülmemesi gerektiğini söylüyor. Tiyatronun kuramsal yanına eğilenlerin ağırlıklı olarak böyle bir bakışa yöneldikleri söylenebilir belki. Gene de bu “vesayet altında” deyimine çok katılamıyorum. Tiyatro bir bütündür. Elbette tiyatronun olmazsa olmaz öğeleri oyuncular ve seyircilerdir. Ama değil mi ki dilin de ağırlığını hissettirdiği bir sanattan söz ediyoruz, öyleyse yazınsallığı da barındırmasından doğal bir şey olamaz. Sadece ve sadece yazınsal sanatlara indirgenmesinin büyük bir yanlış olduğu konusundaysa hiçbir kuşku yok. Elbette ki, dram okunmak için değil, gösterilmek içindir.
            Kitabın son yazısı olan “Türk Tiyatrosunda Oyunun Biçimsel Özellikleri” adlı yazı dışındaki diğer yazılar sahne olayına odaklanmış yazılar. Kitap üç bölüme ayrılıyor. “Kökler” adlı ilk bölümde performans ve ritüel üzerine iki yazının ardından antik oyunların günümüz sahnelerinde yorumlanmasına ilişkin bir yazı yer alıyor. Daha önce Sanat Dünyamız dergisinden de aklımda kalmış bir yazıydı. Antik oyunların bugünün tiyatro diliyle yorumlanmasına, bu yorumlamaların nasıl sorunlar barındırdığına ilişkin güzel bir yazı. Antik oyunların bugüne söyleyecekleri daha çok söz var. Doğru bir bakış açısı, iyi bir dramaturgi o oyunları rahatlıkla çağdaşımız kılabiliyor. Bu bölümün son iki yazısı geleneksel tiyatromuza ilişkin. İlki “Köy Meydanından Tiyatroya”, ikincisi ve gerçekten ilginç olanı “Sultan III. Selim’in Oyun ve Hayal Dünyası.” III. Selim döneminin şenliklerindeki geleneksel gösteri sanatlarına değiniyor yazı. Kaynaksa sır kâtibi Ahmet Efendi’nin “Rûznâme”si. Ahmet Efendi, III. Selim’in tüm yaptıklarının resmi kaydını tutmuş. 18. Yüzyıl Osmanlı’sında sahne sanatları nasıl farklılıklar barındırıyordu? Gösteri geleneğimizde, genlerimizde neler var? Tiyatromuzun eylemsel yönünde, gösterimlerimizde, sahnelemelerimizde pek izi sürülüp araştırılamamış, üstüne kafa yorulup geliştirilememiş bir alan bu.
            Kitabın ikinci bölümü “Sahne” adını taşıyor. Bu bölümde Ayşın Candan, tiyatromuzun tarihine sahne yorumları üzerinden yeni bir bakış getiriyor. Türk sahnelerinde Hamlet, Faust oyunlarının ve gelişim yıllarında sahnelerimizde yorumlanan İbsen oyunlarının yorumlarını ele alıyor. Bu açılım genişletilse ne iyi olur. Farklı bir tiyatro tarihi yazılabilir. Sahnelemelerden hareketle yazılacak bir tiyatro tarihine ihtiyacımız olduğunu düşündüm. Metin And tiyatro tarihimize ilişkin kitaplarında hep bir bölüm ayırmıştır tiyatro topluluklarına, sahnelemelere. Ama Ayşın Candan’ın yazıları oyunlara sahneleme deneyimleri ve biçimleri üzerinden yaklaşıyor. Bu bölümün bir diğer yazısı “Mehmet Ulusoy Tiyatrosunun Bütününe Bakış” adını taşıyor. Geçtiğimiz yıllarda kaybettiğimiz tiyatromuzun en yaratıcı yönetmenlerinden biri olan Mehmet Ulusoy’un sahneleme deneyimlerinin ele alındığı yazı belki de bir yönetmenin oyunlarına toplu bakış olarak bir ilk. Biz hep yazarlarımızın oyunlarına toplu bakış yazıları okuruz. Düşünüyorum da Muhsin Ertuğrul’dan başlanarak tiyatromuzda önemli oyunlara imza atmış yönetmenlerimizin sahnelemelerine ilişkin böylesi değerlendirmeler nasıl da gerekli. Yarının sahnelemelerine de çok şey kazandıracağı, yaratıcı düşlerimizi, düşüncelerimizi kışkırtacağı kuşkusuz.
            Kitabın üçüncü ve son bölümü “Kuram” adını taşıyor. “Grotowski’nin Gizemi”, “Eugenio Barba ve Bizler”, “Politik Tiyatro ve Geleceği” adlı ilk üç yazı gene sahneleme, gösterim deneyimlerine odaklı yazılar. Özellikle politik tiyatro üzerine olan yazı politik tiyatronun dünya tiyatrosundaki ve bizim tiyatromuzdaki yerini ele alıyor. Politik tiyatro, tiyatro tarihi kadar eskiye götürülebilir mi? Tiyatro tarihini toplumsal yapıların tarihinden, birey toplum ilişkilerinden soyutlayabilir miyiz? Antik Yunan tiyatrosundan, Moliere’e, Shakespeare’den Brecht’e pek çok oyun bizi politik sorunlarla yüzyüze bırakmaz mı? Sanat eleştireldir ve usdışına güdümlü olamaz. Umutsuzluğu barındırmaz.
            Kitabın son yazısı “Türk Tiyatrosunda Oyunun Biçimsel Özellikleri”, sahne deneyimlerine değil tiyatronun yazınsal yönüne ilişkin bir yazı. Tiyatromuzun oyunlarına Peter Szondi’nin dram sanatına ilişkin düşüncelerinin ışığında yeniden bakış denemesi. Yazının hemen başında bir dip not var ki özellikle ilgimi çekti; “Peter Szondi’nin bir türlü dilimize kazandırılamamış olan başyapıtı Dram Kuramı…” deniliyor. Bu çeviri için daha fazla beklenmez umarım. Dramatik yazınımızın başlangıcından bugüne nasıl bir gelişim çizgisi içinde olduğuna ilişkin genel bir bakışın ardından dram sanatımızın kendine özgü farklılığının sorgulanmasını isteyen kışkırtıcı bir yazı.

            Ayşın Candan gerek bakış açısıyla, gerek diliyle farklı bir kitaba imza atıyor. Kitaptaki deneme, eleştiri ve kuram yazıları bizi tiyatronun tartışılan yönlerine, değişik pencerelerinden bakmaya ve “bakış yeri”ni yeniden düşünmeye sürükleyecek. Bu arada Norgunk yayınlarına da bu özenli baskı için teşekkür etmek gerekiyor. Norgunk yayınlarının bütün kitaplarında aynı özeni görebilirsiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder