Bir Hal Var Sende
Kadir Yüksel
Can Yayınları kuruluşundan bu yana öykü
yayıncılığına ayrı bir önem verdi. Usta öykücülerin kitaplarını yayınlarken
genç öykücülere de yer açtı ve öykücülüğümüze bir çok öykücü kazandırdı. Bugün
de aynı çabayı sürdürüyor. Bunun son örneklerinden biri de ilk iki kitabıyla
Berna Durmaz.
Berna
Durmaz’ın ilk öykü kitabı Tepedeki Kadın
geçtiğimiz yıl yayınlanmıştı. Bu yıl da ikinci öykü kitabı Bir Hal Var Sende yayınlandı. İlk kitabıyla gördüğü ilgiden sonra
öykü okurlarını fazla bekletmedi Berna Durmaz.
Kitap,
hepsinde altı kısa öykünün yer aldığı üç ana bölüme ayrılmış. Taş adını taşıyan birinci bölümdeki altı
öyküde de taş, imgesel anlatımın bir parçası olarak öykülerin üstünde
dolaşıyor. Kimi kez yürekler taşa dönüşüyor, kimi kez öykü kahramanının sütten
beyaz taşları oluveriyor… Öykülerin birbirinin içinden geçen bağlantılarını da
görebiliyorsunuz: Lal adlı öyküde
göğsüne bastırdığı kara yıldız taşı zamanla yüreğine karışan çocuk, bir sonraki
Gelincik Yaprakları öyküsünde Lal
Adam’a dönüşüyor.
Kuş adlı ikinci bölümün altı öyküsünde
de öykülerin içinde kuş dolaşır. Kitabın en güzel öykülerinden biri olduğunu
düşündüğüm İpin Kanatları’nda Kuş
günü, Yıldız köydeyken doğan kızı, öykünün sonunda Yıldız alıp uçuracaktır. Yılanın Gözü adlı öyküde sesini kuyuya
kaptıran kızın saçlarına dolanan yılanı, kocaman, sivri gagalı bir kuş kapıp
uçurur, geriye yılanın gözü kalacaktır. Kalpteki
Kuş öyküsünde bu kez kalbe yerleşen taş değil kuştur. Göç adlı öyküde saat kulesi kadar yaşlı Keşif Amca, kulenin
balkonuna konan kuşlara aldanıp kendini aşağıya bırakır. Yerde yatan Keşif Amca
bir karga ölüsüne dönüşmüş gibidir. Kulenin saati çalıştırılamaz, kasabadakiler
zamansız kalmışlardır, her şeylerini toplayıp başka yerlere göçerler.
Kitabın
üçüncü bölümü Göl adını taşıyor.
Bölümün ilk öyküsü Giden bir önceki
bölümün imgesi olan kuşa göndermeyle açılıyor ve bir baraj gölünün çevresinde
geçiyor. Göç öyküsünün saat kulesini
tamire çıkan saatçisi bu öyküde de karşımıza çıkıyor. Kırılma adlı öykü bir şehri suyun altında çürüten baraj gölünü
anlatır. Manolya adlı öyküde öykü
kahramanları gölde boğulan tanımadıkları kadının yüzünü, çay dağıtan Peri’nin
yüzünde buluverirler. Uzak şehirlerden birine gelin giden Peri’nin çok geçmeden
gölde ölü bulunduğu haberi gelir. Suyun üstünde bir manolya gibi… Üçüncü
bölümün ve kitabın son öyküsü Çakıltaşı
gölün kıyısında, artık trenlerin uğramadığı bir istasyonda geçiyor. Manolya öyküsünde karşılaştığımız
Peri’nin yaşadığı yerdir burası. Uzun zaman sonra bir tren gelir istasyona, bir
adam iner trenden. Peri’yle karşılıklı kahve içerler. Gölün kıyısından
topladığı öyküleri yazdığını söyler Peri. Adam kendisinde de yarım bırakılmış
bir öykü olduğunu söyler. Yarım bırakılmış öykü, kitabın ilk bölümünde dolaşan
taş imgesine göndermeler yapar ve sürpriz bir sonla noktalanır.
Dinleyicilerinin
düş gücünü de harekete geçiren halk anlatıcılarına, masalcılara özgü bir
söyleyiş yakalıyor Berna Durmaz. Öykülerin bazılarında yer alan, “ninem derdi” ile başlayan halkın
içinden çıkmış özlü sözler bu söyleyişin, biçemin de ipucu gibi. İmgelerle
örülü, şiirselliğe varan bir dil. Bu tür anlatılara özgü olağanüstülüklerle,
sıra dışı insanlarla örülü öyküler. Özellikle kadın ve çocukların bu söyleyişle
var edildiklerini görüyoruz. Öykülerin o kendine özgü atmosferini oluşturan da
bu söyleyiş biçimi. Taş, kaya, kuş, göl, uçmak, ağaç, orman imgeleri kitabın
bütününde eşlik ediyor okuyucuya. İmgelerin çağrışım zenginlikleriyle
tamamlanıyor öyküler.
Köy
ya da küçük kasabaların kasvetli havasının içine çekiyor okuyucusunu Berna
Durmaz. Her an düşecekmiş gibi yaşamın kıyısında yaşıyor öykü kişileri.
Kadınlar, kız çocuklar yazgılarıyla baş başa kalıyorlar, yazgılarıyla
boğuştuklarını söyleyemeyiz, boğuşmak isteseler de yenik düşüyorlar. Seslerini
kuyuya kaptırıyorlar, yıldız alıp götürüyor, gölde boğuluyorlar ya da sepetin
çürüğü oluyorlar. Öykülerde içten içe şiddeti, huzursuzluğu, nefreti
duyumsuyorsunuz.
Berna
Durmaz ilk iki kitabıyla öykücülüğümüzde kendisine yer açacağını gösteriyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder