5 Mayıs 2014 Pazartesi

İÇERİ GİRMEZ MİYDİNİZ?


2013 Haldun Taner Öykü Ödülü
İçeri Girmez miydiniz?

Kadir Yüksel

Öykücülüğünü dergilerde sınayan, dergilerin öykü için önemli bir okul olduğunu bilerek ilk öyküleriyle dergilerde kendine yer açan Neslihan Önderoğlu’da geçtiğimiz yıl ilk öykü kitabına yol alan öykücülerden. İçeri Girmez miydiniz? adlı kitap Alakarga Yayınları arasında yıl sonunda yayımlandı. Dergilerde yayımlanan öyküleriyle de öne çıkıyor, dikkat çekiyordu Neslihan Önderoğlu.
Usul usul anlatmaya başlayan, giderek okuyucusunu saran, kurduğu atmosferin içine alan, yüreğe dokunan anları, ruh durumlarını paylaşıp sonra gene usul usul çıkıp gidiveren öyküler. Her ne kadar çoğu usul usul sonlansa da öykülerin bıraktığı tortu sarsıcı oluyor. İnsanı derinden etkileyen bir cümleyle okuyucusunda uçup gitmeyen bir şeyler bırakıyor.
Anlatımdaki yalınlık zenginliğe dönüşüyor Neslihan Önderoğlu’nda. Dil kullanımında bilinçli olduğunu, sözcüklerin seçiminde özenli davrandığını söylemek gerek. Bunun bir özellik olarak söylenmesi doğru mu, bilmiyorum. Ama son zamanlarda okuduğum öykülerde dilin hırpalandığını, eskimiş, içi geçmiş sözcüklerin sakınılmadan, hoyratça, dikkatsizce kullanıldığını görünce, bu modaya kendisini kaptırmayanları özellikle söylemek gerektiğini düşünüyorum.
Kitaba da adını veren İçeri Girmez miydiniz? Adlı öyküsüyle geçtiğimiz yıl Tarık Dursun K. Öykü Ödülü üçüncülüğünü kazandı Neslihan Önderoğlu. Öykünün giriş cümlesi okuyucuyu da içine çekiveriyor. Ayrıntıların incelikle kullanıldığı, kırılma anlarının öyküsü. 1980’li yıllara, beklenen bir babaya, alınamayan bisiklete, özlenen anneye, aranan saate götürüyor bizi “limana yanaşmayı bekleyen bir gemi”yle. Kitabın bütün öykülerinde aynı ayrıntı seçiciliğini görebiliyorsunuz. Gündelik yaşam içersinde insanların çıkışsızlıklarını, yalnızlıklarını, kaygılarını, geçmişin yaralarını taşıyan ilişkilerini ele aldığı öykülerinde incelikli, öykü kişilerini kırmak istemeyen, sevecen bir anlatım var. Ama bu sevecenlik, öykü kişilerini oldukları gibi görmesine engel olmuyor, hatalarıyla da, kötücül yanlarıyla da görebiliyor onları.
Sağlık ocağında bozkırın sıkıntısıyla bunalan doktor… Çırağını nüfusa kaydettiren usta… Yaşama karşı kırılgan bir insanın cam eşyalar toplaması… Çocuğu olmayana şifa için hocaya gitmeyi öneren arkadaşlar… Kimsesiz adamın pastanesine gece köpeğiyle gelen kimsesiz hasta müşteri… Hayatındaki ters yüz oluşa inat evindeki bütün eşyaları ters yüz eden, hatta kendisini de ters yüz asan kadın… Ev halleri, evde hastasına bakan kadınlar, hastane odaları, ölümler, yalnızlıklar, yabancılıklar, yaralı ruhlar, geçmişin izleri…
Bütün öykülerde gerçeklerle yüzleşme anı gizli. Bütün yaşananların insanda bıraktığı izler, sıkıntılar, çelişkiler, bir farkına varma anında ele alınıyor. Acılarıyla, yaşamla olan uyumsuzluklarıyla karşı karşıya kalıyor öykü kişileri. Bu nokta, yaşamın içindeki kırılma noktasıdır. Bunu trajik bir anlatıma değil, içtenlikli, derinlikli bir anlatıma dönüştürüyor Neslihan Önderoğlu. Trajik durumu daha katlanılır kılıyor, etkileyen ayrıntılar, durumlar kurgulayarak okuyucusunda kalıcı olmasını sağlıyor öykülerinin.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder