2013 Haldun Taner Öykü Ödülü
İçeri Girmez miydiniz?
İçeri Girmez miydiniz?
Kadir Yüksel
Öykücülüğünü dergilerde
sınayan, dergilerin öykü için önemli bir okul olduğunu bilerek ilk öyküleriyle
dergilerde kendine yer açan Neslihan Önderoğlu’da geçtiğimiz yıl ilk öykü
kitabına yol alan öykücülerden. İçeri
Girmez miydiniz? adlı kitap Alakarga Yayınları arasında yıl sonunda
yayımlandı. Dergilerde yayımlanan öyküleriyle de öne çıkıyor, dikkat çekiyordu
Neslihan Önderoğlu.
Usul usul anlatmaya
başlayan, giderek okuyucusunu saran, kurduğu atmosferin içine alan, yüreğe
dokunan anları, ruh durumlarını paylaşıp sonra gene usul usul çıkıp gidiveren
öyküler. Her ne kadar çoğu usul usul sonlansa da öykülerin bıraktığı tortu
sarsıcı oluyor. İnsanı derinden etkileyen bir cümleyle okuyucusunda uçup
gitmeyen bir şeyler bırakıyor.
Anlatımdaki yalınlık
zenginliğe dönüşüyor Neslihan Önderoğlu’nda. Dil kullanımında bilinçli
olduğunu, sözcüklerin seçiminde özenli davrandığını söylemek gerek. Bunun bir
özellik olarak söylenmesi doğru mu, bilmiyorum. Ama son zamanlarda okuduğum
öykülerde dilin hırpalandığını, eskimiş, içi geçmiş sözcüklerin sakınılmadan,
hoyratça, dikkatsizce kullanıldığını görünce, bu modaya kendisini
kaptırmayanları özellikle söylemek gerektiğini düşünüyorum.
Kitaba da adını veren İçeri Girmez miydiniz? Adlı öyküsüyle geçtiğimiz
yıl Tarık Dursun K. Öykü Ödülü üçüncülüğünü kazandı Neslihan Önderoğlu. Öykünün
giriş cümlesi okuyucuyu da içine çekiveriyor. Ayrıntıların incelikle
kullanıldığı, kırılma anlarının öyküsü. 1980’li yıllara, beklenen bir babaya,
alınamayan bisiklete, özlenen anneye, aranan saate götürüyor bizi “limana
yanaşmayı bekleyen bir gemi”yle. Kitabın bütün öykülerinde aynı ayrıntı
seçiciliğini görebiliyorsunuz. Gündelik yaşam içersinde insanların
çıkışsızlıklarını, yalnızlıklarını, kaygılarını, geçmişin yaralarını taşıyan
ilişkilerini ele aldığı öykülerinde incelikli, öykü kişilerini kırmak
istemeyen, sevecen bir anlatım var. Ama bu sevecenlik, öykü kişilerini
oldukları gibi görmesine engel olmuyor, hatalarıyla da, kötücül yanlarıyla da
görebiliyor onları.
Sağlık ocağında
bozkırın sıkıntısıyla bunalan doktor… Çırağını nüfusa kaydettiren usta… Yaşama
karşı kırılgan bir insanın cam eşyalar toplaması… Çocuğu olmayana şifa için
hocaya gitmeyi öneren arkadaşlar… Kimsesiz adamın pastanesine gece köpeğiyle
gelen kimsesiz hasta müşteri… Hayatındaki ters yüz oluşa inat evindeki bütün
eşyaları ters yüz eden, hatta kendisini de ters yüz asan kadın… Ev halleri,
evde hastasına bakan kadınlar, hastane odaları, ölümler, yalnızlıklar,
yabancılıklar, yaralı ruhlar, geçmişin izleri…
Bütün öykülerde gerçeklerle yüzleşme anı gizli. Bütün
yaşananların insanda bıraktığı izler, sıkıntılar, çelişkiler, bir farkına varma
anında ele alınıyor. Acılarıyla, yaşamla olan uyumsuzluklarıyla karşı karşıya
kalıyor öykü kişileri. Bu nokta, yaşamın içindeki kırılma noktasıdır. Bunu
trajik bir anlatıma değil, içtenlikli, derinlikli bir anlatıma dönüştürüyor
Neslihan Önderoğlu. Trajik durumu daha katlanılır kılıyor, etkileyen
ayrıntılar, durumlar kurgulayarak okuyucusunda kalıcı olmasını sağlıyor öykülerinin.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder