Kemal Keşmer – Önce sizin tiyatro geçmişinizden
başlayalım. Tiyatroya nasıl başladınız, nasıl bugünlere geldi?
Kadir
Yüksel – Lise çağlarını saymazsak yirmi sekiz yıldır
tiyatronun içindeyim. Üniversiteyi kazanıp İstanbul’a gider gitmez ilk yaptığım
şey tiyatro kurslarına katılmak olmuştu. Eylül’de üniversiteye kayıt yaptırdım,
Ekim’de Kadıköy Halk Eğitim Merkezi’ne kaydoldum. Sonra üniversite tiyatrosu.
Ortaköy Kültür Merkezi’nde tiyatro kursları. Cevat Çapan, Yavuzer Çetinkaya,
Erdoğan Gemicioğlu, Zeki Göker giriyordu çalışmalara. Amatör, profesyonel pek
çok ekipte çalıştım İstanbul’da. Ankara Birlik Tiyatrosu’yla turnelere çıktım.
Bugün bile özleyerek andığım yıllar. Örneğin Münir Özkul’dan tiyatroyu
dinlediğimiz söyleşiler, Cevat Çapan’ın Shakespeare söyleşileri, Yavuzer
Çetinkaya’nın bugün bile hayli ilginç gelen, deneysel oyunculuk çalışmaları… Sonra
geleneksel tiyatronun öne çıktığı kurslar, seminerler, oyunlar… 1990 yılının
son aylarında İzmit’e dönmek zorunda kaldım. Burada da tiyatro ustalarımız
vardı. Handan Karaadam, Burhan Akçin, Mehmet Serimer, Salih Mat… Çok şey
öğrenmişimdir hepsinden… Tiyatro ahlakı başka bir şeydi o ustalarımızda. Benim
kuşağım tiyatro ahlakını çok iyi ustalardan öğrendi anlayacağınız. İzmit’e
döner dönmez de Kocaeli Bölge Tiyatrosu’nda Genç Sahne ekibini kurduk
İzmit’teki arkadaşlarımla. Uzun yıllar Genç Sahne’de çalıştım, oyunlar oynadım,
yönettim. Oda Tiyatrosu’nun açılışını yaptık 1994’te, açılış oyununu ben
yönetmiştim, Athol Fugard’ın “Ada” adlı oyunuydu. Ferit Edgü’nin “Hakkari’de
Bir Mevsim” adlı romanını oyunlaştırıp yönettim Kocaeli Bölge Tiyatrosu’nda. O
zaman için hayli cesur bir oyundu. İzmit’te bir sezon oynadıktan sonra büyük
Anadolu turnesine çıktı. Ferit Edgü’nün iznini, galayı onurlandırmasını, Metin
Deniz’in ufkumuzu açan dekor tasarımı önerilerini unutamam. Sonra İzmit Halk
Eğitim Merkezi Deneme Sahnesi’ni kurduk. Oranın en önemli yanı düzenli sahne
açmamız oldu. Her hafta perdemizi açıyorduk, zamanla bizi düzenli olarak
izleyen seyircilerimiz oldu. Sanıyorum KBT Oda Tiyatrosu’nda ve İHEM Deneme
Sahnesi’nde düzenli perde açarak farklı bir şeyler yaptık İzmit’te. Çünkü o
güne kadar her hafta sahne açan ekipler yoktu. Oyunlar oynanırdı elbette ama
düzenli oyunları ilk biz yaptık diyebilirim, hatta şehir tiyatrosundan da önce
KBT Oda Tiyatrosu’nda her hafta oyunlar oynuyorduk, bazen iki oyun oluyordu.
Valisinden belediye başkanına kadar izlemeye geldiklerini biliyorum, belediye
iş hanının beşinci katına…
Sonra
Fayton Oyuncuları geldi. Kısa bir maceraydı. Gene düzenli olarak oynuyorduk.
Şehir tiyatrosunun salonunda, Süleyman Demirel Kültür Merkezi’nde. O zamanlar
Yücel Erten genel sanat yönetmeniydi ve hiç unutulur gibi değil, çok destek
oluyordu bize, hatta İzmit’teki bütün ekiplere… Buradan İstanbul’a sıçradık,
Aslı Öngören’in yazdığı “Yel mi Değirmen mi?” adlı oyunu oynuyorduk.
İstanbul’da da Semaver Kumpanya’nın salonunda oynadık.
Ve
en son yuvam, ailemden hemen sonra gelen Oyun İstasyonu tiyatro topluluğu.
Kemal Keşmer – Oyun İstasyonu’yla buluşmanız
nasıl oldu?
Kadir
Yüksel – Oyun İstasyonu’yla beni buluşturan tiyatronun sanat
yönetmeni Gülabi Turan oldu. Neredeyse tiyatrodan küsüp uzaklaşmışken yeniden
beni tiyatronun içine atıverdi. Ne kadar teşekkür etsem eksik kalır Gülabi
Turan’a ve Oyun İstasyonu ekibine. Doğaçlama tiyatronun dışında metinli tiyatro
da yapmak istediklerini söyledi bir gün, Gülabi. Ben de kafamdaki düşünceleri
ilettim. Ekip de isteyince Kanlı Nigar’ı çalışmaya başladık. Çok güzel, özel
bir oyun oldu Kanlı Nigar.
Kemal Keşmer – Oyun İstasyonu’nun tarihçesinden
söz edelim mi biraz?
Kadir
Yüksel – Oyun İstasyonu’nun başlangıcını Halk Eğitim
Merkezi’ne götürmek gerekiyor. Gülabi Turan’ın Halk Eğitim Merkezi’ndeki
tiyatro çalışmaları İzmit’te doğaçlama tiyatronun ilk adımlarını oluşturuyor.
2005 yılının Şubat ayından itibaren Çukurbağ Kültür Merkezi’nin Oda
Tiyatrosu’nda düzenli gösterimlerine başlıyor Oyun İstasyonu. 2006 yılında
Dafne Kültür Merkezi’ne geçiyor. Ardından Süleyman Demirel Kültür Merkezi Oda
Tiyatrosu’nda perde açmaya devam ediyor. 2008 yılından bu yana da Sabancı
Kültür Merkezi’nde düzenli olarak her hafta oyunlarımızı oynuyoruz.
Oyun
İstasyonu doğaçlama gösterisi, Tiyatro Sporu ile Türkiye’de ilk kez seyirciyle
buluşan birkaç ekipten biri, hatta yanılmıyorsam ikinci ekip.
Kemal Keşmer – Evet, Oyun İstasyonu deyince
akla ilk doğaçlama tiyatro, Tiyatro Sporu geliyor. Tiyatro Sporu’nun
özellikleri nelerdir?
Kadir
Yüksel – Tiyatro Sporu interaktif bir gösteridir. Oyun
sırasında seyirciden alınan yönelimlerle gelişir. Yani başlangıç seyirciden
gelir. Seyirci her anında oyuna dahil edilir. Spor adını vererek uzun süre
yarışma formatını kullandık. Seyirci aynı zamanda puan veriyor ve gösterinin
birincisini belirliyordu. Bir başka format da gösterinin elemanı adıyla
oynanıyor. Orada da seyircinin oylamasıyla o gösterideki en iyi oyuncu belirleniyor.
Böylesi bir katılım seyirciyi de canlı tutuyor, katılımı arttırıyor. Seyirciden
alınan yönelimlerle oyun hemen orada, anında geliştiriliyor. Bunun için farklı
beceriler gerekiyor, her şeyden önce öykü kurma, oyunu okuma, seyirciyle
iletişim kurma becerileri doğaçlama oyunculuğu anlamında çok önemli. Ekibimizde
bu işte gerçekten ustalaşmış isimler var. Bazı oyunlarımız doğaçlama
kitaplarına geçti.
Kemal Keşmer – Dünyada ve ülkemizdeki gelişimi
nedir doğaçlama tiyatronun?
Kadir
Yüksel – Dünyada doğaçlama tiyatro ellili yıllara kadar
uzanıyor. Bildiğim kadarıyla Amerika kaynaklı bir tiyatro türü, daha doğrusu
zamanla tiyatroda kendisini kabul ettirmiş bir tür. Geçtiğimiz aylarda Koray
Tarhan’ın (kendisi de doğaçlama tiyatronun usta isimlerinden biridir) bir
kitabı yayımlandı Mitos-Boyut Yayınları arasında: “Doğaçlama İçin El Kitabı” Bu
konudaki tek kaynak şu anda, oldukça da yararlı olduğunu düşünüyorum. İlk
ustası Viola Spolin. Daha sonra Amerika ve Kanada’dan tüm dünyaya yayılıyor.
Ülkemizde ise biraz farklı bir yanı var. Bizim geleneksel tiyatromuzda
doğaçlama kültürü var. Ortaoyunu da, Tuluat tiyatrosu da doğaçlamayı
barındırır. Ben oraya kadar götürüyorum kaynaklarını. Bugünkü anlamda doğaçlama
tiyatro ise 2000 yılında, Ankara’da Kadir Çevik liderliğinde “Artniyet”
topluluğunun kurulmasıyla başlıyor. Ardından Mahşer-i Cümbüş geliyor. Bugün
birçok ilde doğaçlama tiyatro yapan gruplar var.
Kemal
Keşmer – Oyun İstasyonu’ndaki
bütün ekip doğaçlama tiyatronun içinde mi?
Kadir Yüksel – Elbette. Bizim
ekibimizde herkes mutlaka gösterinin bir yerinde kendini var eder. Kimi kez
sahneye çıkar, kimi kez ışık masasında oturur, kimi kez kapı görevlisidir.
Doğaçlama ya da metinli oyun fark etmez. Doğaçlama da iki ekibimiz var. Bu yıl
“Peron” adlı bir doğaçlama ekibi daha yol almaya başladı. Doğaçlama tiyatroda
daha deneyimli olan, eğitimini almış olan arkadaşlarımız sahneye çıkmaya devam
ederken, açtığımız kurslarda yetiştirdiğimiz arkadaşlar da genç bir ekibi
oluşturdular. Peron adını verdik o ekibe. Önümüzdeki yıllarda da oyunlarına
devam edecekler. Tiyatro Sporu’ndaki arkadaşlarımız ise artık sadece İzmit’te
değil tüm Türkiye’de işlerinin ustası bir ekip. Gülabi Turan zaten bir marka
gibidir. İzmit’te kim doğaçlamayla ilgileniyorsa hepsinde Gülabi Turan’ın emeği
var. Sonra Şebnem Telci, Alper Turna, Hüseyin Demirci, Tufan Katırcı, Filiz
Çolaklar, Sevda Kırlı Yıldırım, Evrim Zeytinoğlu, Ergin Demirel, Anıl Acar
doğaçlama tiyatromuzun deneyimli, festivallerde adını duyuran oyuncuları.
Kemal
Keşmer – Siz içinde değil
misiniz?
Kadir Yüksel – Sahne üstünde değilim
ama dediğim gibi, başka yönleriyle ben de içindeyim. Ama benim çok fazla içinde
olabileceğim bir tür değildir, haddimizi de bilelim, değil mi? Ben kapıda
duruyorum, ışıkta duruyorum, sahneyi ayarlıyorum… Doğaçlama tiyatro usta ellerde
devam ediyor. Önümüzdeki yıl farklı formatlarla seyirciyle buluşmaya devam
edecek. Bu arada şunu unutmayalım. İzmit’te doğaçlama buluşmaları yaptık ilk
olarak. Bu buluşmalar tüm Türkiye’deki doğaçlama ekiplerinin İzmit’te birlikte
sahneye çıkmasını sağladı. Bizim başlattığımız bu buluşmalar şimdilerde
İzmir’de, Eskişehir’de, İstanbul’da doğaçlama tiyatro festivallerine dönüştü.
Bu da bizim için çok sevindiricidir. İzmit’ten Oyun İstasyonu bu doğaçlama
festivallerinin hepsine davetler alıyor, katılıyor, en iyi şekilde temsil
ediyor. Biz de bu festivallerden çok büyük birikimlerle ayrılıyoruz. Daha
geçtiğimiz gümlerde İstanbul doğaçlama tiyatrolar buluşmasındaydık.
Kemal
Keşmer – Dokuz yıldır metropoller
dışında düzenli olarak oyun sahneleyen bir tiyatrosunuz. Oyun İstasyonu’nun
büyük bir başarıya imza attığını düşünüyorum. Bu elbette ki kolay değil.
Yaşadığınız sıkıntılardan ve bunları nasıl aştığınızdan söz eder misiniz?
Kadir Yüksel – Teşekkür ederiz, sağ
olun. Ama sadece biz değiliz metropoller dışında düzenli olarak sahne açan.
Bizim gibi Anadolu’nun pek çok yerinde tiyatrolar var. Samsun’da var, Ordu’da
var… Bulancak Sanat Tiyatrosu var… İzmit için biz de onlardan biriyiz diyelim.
Belli bir sürenin üzerinde Anadolu’da tiyatro yapan, perde açan bütün bu
ekipler bence çok kutsal bir iş yapıyorlar ve büyük bir başarıya imza
atıyorlar. Tiyatronun bu başarıya ulaşması için belli bir süre gerekiyor elbet,
bu süre içinde çalışmak, üretmek gerekiyor. Biz de onu yapıyoruz. İki doğaçlama
ekibimizle, iki metinli oyunumuzla, çocuk oyunumuzla, tiyatro kursumuzla,
“hobbit” grubumuzla… Tiyatro eğitimi almış arkadaşlarımızdan, tiyatroyla yeni
tanışan arkadaşlarımıza kadar otuz kişiye yakın bir ekiple yapmaya çalışıyoruz
bunu. Zorlukları yok mu? Elbette var. Belki de en önemli sorunumuz olabilecek
salon sorununu büyük bir destekle çözüyor olmamız aslında en büyük şansımız. İl
Kültür Müdürlüğüne, Adnan Zamburkan’a ve müdürlüğün bütün çalışanlarına ne
kadar teşekkür etsek azdır. Bizi salon konusunda hep desteklediler. Dekor,
kostüm de sorundur elbette ama onları da sorun olmadan halledebildik şimdiye
kadar. Dediğim gibi biz imece usulü çalışan, kendi yağıyla kavrulabilen bir
tiyatroyuz. Ağlama duvarı oluşturmaya gerek görmüyorum. Bize köstek olunmazsa
yapamayacağımız şey yok. Bizim tiyatromuzda şikâyet yoktur, çalışmak kuraldır.
İşimizi yapmaya çalışırız. Bizim en büyük sorunumuz reklam sorunudur. Bu konuda
çok yaralıyız. Afişimizi asamıyoruz, el ilanı dağıtamıyoruz… Afişimizi
astığımız için belediyeden ceza yedik. Tiyatrocu arkadaşlarımıza anlatıyorum
inanmıyorlar. Ceza makbuzunu yanımda taşıyorum, inanmayanlar için. Bir tek
afiş, hem de bizim kontrolümüzün dışında bir öğrenci arkadaşımızın bantla
yapıştırdığı bir afiş… İnanılır gibi değil, bir de belediye görevlilerinin kaba
davranışları… Bu kentin kültür sanat hayatı için yaptığımız katkıyı seyircimize
tanıtmak istiyoruz. Reklamdan amacımız sadece bu.
Kemal
Keşmer – Oyun İstasyonu’nun
metinli oyunlarından da söz edelim mi?
Kadir Yüksel – Oyun İstasyonu olarak
iki kanalda ilerliyoruz. Biri doğaçlama tiyatro, diğeri metinli oyunlar. 2008
yılında Sadık Şendil’in “Kanlı Nigar” adlı oyunuyla başladık. İki sezon oynadı
oyun. Sonra Müsahipzade Celal tiyatrosuna
göndermelerle benim yazdığım “Sırra Kadem” adlı oyun geldi. O oyun da iki sezon
boyunca seyirciyle buluştu. Bu sezon da Haşmet Zeybek’in “Düğün Ya da Davul”
adlı oyununu yaptık. Önümüzdeki yıl da oynamaya devam edeceğiz. Üç büyük oyunu
da ben yönetmeye çalıştım. Oyunlarımızla Ankara Tiyatro Festivaline davet
edildik iki kez. Önümüzdeki yıl için de şimdiden iki festivale gitmeye
hazırlanıyoruz. Bunlar bizim için çok sevindirici.
Kemal
Keşmer – Dikkatimi çeken, bu
oyunların ortak özellikleri canlı ve etkili müzik kullanımı, geleneksel
şarkılardan, türkülerden yararlanmanız. Oyuncularınız da şarkıları, türküleri
kendileri seslendiriyorlar. Bu özellik oyunlarınızın keyifle izlenmesini, canlı
olmasını sağlıyor. Seyircilerin katılımı oluyor. Bunu bilinçli mi seçiyorsunuz?
Kadir Yüksel – Elbette, bilerek
seçiyoruz. Sahne üzerinde yarattığımız dünyanın seyirciyi de içine almasını
istiyoruz. Salondan keyifle ayrılmasını istiyoruz. Biraz da bizim tiyatro
anlayışımız bunu getiriyor. Müziğin, dansın doğru ve etkin kullanımı açık biçim
tiyatronun en önemli özelliklerinden biridir kuşkusuz. Bir de şarkı
söyleyebilen oyuncularınız varsa, sizinle birlikte olabilen, yaptığınız işe
inanan, sizin kadar tiyatroyu seven müzisyenler de bulabiliyorsanız, neden
canlı çalıp söylemeyesiniz. Bu yönden şanslı olduğumuzu düşünüyorum. Nerdeyse
iki oyunumuza müzik anlamında hayat veren Ercan Büyükarman’ı özellikle anmalıyım.
Bu yıl da Ersen Doğan, Hasan Çakır, Uygar Yengin büyük özverilerle
müziklerimize destek oldular.
Kemal
Keşmer – İkinci özelliği de
epizodik yapıları, açık biçim olmaları, geleneksel tiyatro öğelerinden
yararlanmaları. Bu tarzı yerleştirmenizdeki neden nedir? Neden böyle bir seçim?
Kadir Yüksel – Aslında böyle bir tarzı
yerleştirmek gibi bir kaygımız olmadı. Seçtiğimiz oyunlar kendiliğinden bunu
getirdi. Biraz da geleneksel tiyatro yapısının bizim ekibimize daha uygun
olduğunu gördük. Canlı, hareketli, sahnede değişik yapılar deneyebileceğiniz
oyunlar oldu. Ama “Sırra Kadem” gelenekselden yararlanan, şarkıyı, canlı müziği
kullanan bir oyun olsa da pek açık biçim sayılmaz. Biz ekip olarak halk
tiyatrosu diyebileceğimiz genel tiyatro yapısına daha yatkınız. Halk
tiyatrosunun bu toprakların kültürünü de kullanan özellikleri, gelenekselin
komedi anlayışı, epik özellikleri, sahneleme yapısı, sahne plastiği bizim için
önem taşıyor elbette.
Bir
de çocuk oyunumuz var, söz etmeden geçmek istemem. Bu yıl çok güzel bir işe
imza attık çocuk oyunu ekibimizle birlikte. Sanayi Odası’nın destekleriyle üç
bin çocuğa oyun izlettirdik. Eric Vos’un “Dans Eden Eşek” adlı oyununu oynadık.
Sanayi odasının desteğiyle çocuk oyunumuzun dekoruna, kostümüne, sahnelemesine
çok özendik. Beğenilen bir çocuk oyunu oldu. Önümüzdeki yıl da oynamaya devam
edeceğiz.
Kemal
Keşmer – Oyun İstasyonu’nun Yeni
Tiyatro Dergisi Emek ve Başarı Ödülleri’nin ilkinde Anadolu’da düzenli olarak
on yıldır perde açan bir tiyatro olarak Emek Ödülü alması dolayısıyla tebrik
ediyorum. Bu ödül konusundaki düşünceleriniz nelerdir?
Kadir Yüksel – Ödüller bizim gibi tiyatrolar
için çok önemlidir. Verdiğiniz emek yoğun uğraşın değer görmesi sizi mutlu
eder. Aynı zamanda daha çok emek harcamanız için teşvik eder. Biz de elbette
çok mutlu olduk. Yeni Tiyatro Dergisine çok teşekkür ediyoruz. Bu tür ödüllerin bir de şöyle bir zorluğu
oluyor; sizin sorumluluğunuzu arttırıyor. Artık o güne kadar yaptıklarınızı
tekrar etmeniz değil aşmanız gerekiyor. Ödülün getirdiği sorumluluklarla
hazırlanacağız yeni sezona, umarım aldığımız emek ödülünün hakkını verir,
tiyatromuzu daha ilerilere taşırız. Bu ödül bize, bir on yıl daha tiyatro
yapabilme enerjisi verdi. Ödülü hepsinin adına aldığım bütün arkadaşlarım için
söyleyebilirim bunu.
Kemal
Keşmer – Bir de ulusal tiyatro
dünyasında bir görünürlük, tanınırlık sağlamıyor mu?
Kadir Yüksel – Çok doğru. Sizi o
dünyanın içinde belli bir yere götürüyor. Artık daha göz önünde oluyorsunuz.
Ama bu da işte o sorumluluğu arttırıyor, boyutlandırıyor.
Ben
bir de Yeni Tiyatro Dergisinden söz etmek istiyorum. Erbil Göktaş yönetimindeki
dergi en az bir tiyatro kadar emek ödülünü hak ediyor. Tiyatrocusunun bu kadar
az kitap okuduğu bir ülke daha var mı, bilmiyorum? Okumayan tiyatrocular için
dergi çıkarmak başlı başına bir şövalyeliktir. Bunu yapan çok az sayıda
insandan biridir Erbil Göktaş. Tiyatro dünyası, tiyatro dergilerini de, tiyatro
yayıncılarını da çok özenle korumalıdır. Zaman zaman yazılarımla da içinde
olduğum Yeni Tiyatro dergisine uzun ömürler diliyorum.
Kemal
Keşmer – Uzun soluklu, özverili
çalışma sonucu gelen bu ödülü almanız elbette bir ekip işi. Oyun İstasyonu
ekibinden, elini taşın altına koyanlardan söz eder misiniz?
Kadir Yüksel – Oyun İstasyonu’nun çok
dinamik, yerinde duramayan, kıpır kıpır bir ekibi var. Tiyatronun her alanında,
her bir köşesinde koşuşturan, iş yapmaktan yüksünmeyen, her biri tiyatronun bir
ucundan tutmasını bilen bir ekip. Ekipteki hiç kimse tiyatrodan maddi bir
beklenti içinde değil, klasik olacak ama gerçekten aşkla yapıyoruz. Başka türlü
de mümkün değil. Bir arkadaşımız sahne üzerindeyken, bir arkadaşımız ışıkta…
Bir arkadaşımız dekor çakarken, bir arkadaşımız seyirciye ulaşmamız için
bağlantılar kurmaya koşturuyor… Sadece bize özgü bir çalışma sistemi değil
elbette. Bizim gibi tiyatroların hepsinde bu çalışma sitemi var. Böyle de olmak
zorunda.
Ekibin
en başında, tiyatromuzun kurucusu Gülabi Turan geliyor kuşkusuz. Tiyatroyu var
etmek için çaba gösteren diğer arkadaşlar: Şebnem Telci, Ergin Demirel, Tufan
Katırcı, Alper Turna, Filiz Çolaklar, Evrim Zeytinoğlu, Hüseyin Demirci, Aynur
Seren, Aynur Erdoğan, Gürcan Yusuf Şahin, Gökhan Çolak, Sevda Kırlı Yıldırım,
Senem Yüksel… Tabii otuz kişilik bir ekipten söz ediyorum, hepsinin adını anmam
çok zor, arkadaşlarım kusura bakmasın.
Kemal
Keşmer – Oyun İstasyonu’nun yeni
sezondaki projeleri neler?
Kadir Yüksel – Önümüzdeki sezonda,
2014’te onuncu yılımızı kutlayacağız. Bunun için bazı sürprizlerimiz olacak.
Şimdilik kesinleştirmediğimiz için yeni sezonun oyunlarını söyleyemeyeceğim.
Ama 2013 – 2014 sezonunda iki büyük oyun hazırlamayı istiyoruz. Dediğim gibi
festivallere davetler aldık. Bu sezon da gitmiştik, önümüzdeki sezon da gitmeye
devam edeceğiz. Doğaçlama tiyatro gene iki ekip olarak devam edecek. Doğaçlama
formatımızda farklılıklar, yenilikler düşünüyoruz. Bir de onuncu yılımıza özel
sürprizlerimiz olacak. Önce küçük bir dinlenme, ardından hızla çalışmaya devam.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder