11 Temmuz 2014 Cuma

Bir Söyleşi - Tiyatro ve Oyun İstasyonu Üzerine


Kemal Keşmer – Önce sizin tiyatro geçmişinizden başlayalım. Tiyatroya nasıl başladınız, nasıl bugünlere geldi?
Kadir Yüksel – Lise çağlarını saymazsak yirmi sekiz yıldır tiyatronun içindeyim. Üniversiteyi kazanıp İstanbul’a gider gitmez ilk yaptığım şey tiyatro kurslarına katılmak olmuştu. Eylül’de üniversiteye kayıt yaptırdım, Ekim’de Kadıköy Halk Eğitim Merkezi’ne kaydoldum. Sonra üniversite tiyatrosu. Ortaköy Kültür Merkezi’nde tiyatro kursları. Cevat Çapan, Yavuzer Çetinkaya, Erdoğan Gemicioğlu, Zeki Göker giriyordu çalışmalara. Amatör, profesyonel pek çok ekipte çalıştım İstanbul’da. Ankara Birlik Tiyatrosu’yla turnelere çıktım. Bugün bile özleyerek andığım yıllar. Örneğin Münir Özkul’dan tiyatroyu dinlediğimiz söyleşiler, Cevat Çapan’ın Shakespeare söyleşileri, Yavuzer Çetinkaya’nın bugün bile hayli ilginç gelen, deneysel oyunculuk çalışmaları… Sonra geleneksel tiyatronun öne çıktığı kurslar, seminerler, oyunlar… 1990 yılının son aylarında İzmit’e dönmek zorunda kaldım. Burada da tiyatro ustalarımız vardı. Handan Karaadam, Burhan Akçin, Mehmet Serimer, Salih Mat… Çok şey öğrenmişimdir hepsinden… Tiyatro ahlakı başka bir şeydi o ustalarımızda. Benim kuşağım tiyatro ahlakını çok iyi ustalardan öğrendi anlayacağınız. İzmit’e döner dönmez de Kocaeli Bölge Tiyatrosu’nda Genç Sahne ekibini kurduk İzmit’teki arkadaşlarımla. Uzun yıllar Genç Sahne’de çalıştım, oyunlar oynadım, yönettim. Oda Tiyatrosu’nun açılışını yaptık 1994’te, açılış oyununu ben yönetmiştim, Athol Fugard’ın “Ada” adlı oyunuydu. Ferit Edgü’nin “Hakkari’de Bir Mevsim” adlı romanını oyunlaştırıp yönettim Kocaeli Bölge Tiyatrosu’nda. O zaman için hayli cesur bir oyundu. İzmit’te bir sezon oynadıktan sonra büyük Anadolu turnesine çıktı. Ferit Edgü’nün iznini, galayı onurlandırmasını, Metin Deniz’in ufkumuzu açan dekor tasarımı önerilerini unutamam. Sonra İzmit Halk Eğitim Merkezi Deneme Sahnesi’ni kurduk. Oranın en önemli yanı düzenli sahne açmamız oldu. Her hafta perdemizi açıyorduk, zamanla bizi düzenli olarak izleyen seyircilerimiz oldu. Sanıyorum KBT Oda Tiyatrosu’nda ve İHEM Deneme Sahnesi’nde düzenli perde açarak farklı bir şeyler yaptık İzmit’te. Çünkü o güne kadar her hafta sahne açan ekipler yoktu. Oyunlar oynanırdı elbette ama düzenli oyunları ilk biz yaptık diyebilirim, hatta şehir tiyatrosundan da önce KBT Oda Tiyatrosu’nda her hafta oyunlar oynuyorduk, bazen iki oyun oluyordu. Valisinden belediye başkanına kadar izlemeye geldiklerini biliyorum, belediye iş hanının beşinci katına…
            Sonra Fayton Oyuncuları geldi. Kısa bir maceraydı. Gene düzenli olarak oynuyorduk. Şehir tiyatrosunun salonunda, Süleyman Demirel Kültür Merkezi’nde. O zamanlar Yücel Erten genel sanat yönetmeniydi ve hiç unutulur gibi değil, çok destek oluyordu bize, hatta İzmit’teki bütün ekiplere… Buradan İstanbul’a sıçradık, Aslı Öngören’in yazdığı “Yel mi Değirmen mi?” adlı oyunu oynuyorduk. İstanbul’da da Semaver Kumpanya’nın salonunda oynadık.
            Ve en son yuvam, ailemden hemen sonra gelen Oyun İstasyonu tiyatro topluluğu.

Kemal Keşmer – Oyun İstasyonu’yla buluşmanız nasıl oldu?
Kadir Yüksel – Oyun İstasyonu’yla beni buluşturan tiyatronun sanat yönetmeni Gülabi Turan oldu. Neredeyse tiyatrodan küsüp uzaklaşmışken yeniden beni tiyatronun içine atıverdi. Ne kadar teşekkür etsem eksik kalır Gülabi Turan’a ve Oyun İstasyonu ekibine. Doğaçlama tiyatronun dışında metinli tiyatro da yapmak istediklerini söyledi bir gün, Gülabi. Ben de kafamdaki düşünceleri ilettim. Ekip de isteyince Kanlı Nigar’ı çalışmaya başladık. Çok güzel, özel bir oyun oldu Kanlı Nigar.

Kemal Keşmer – Oyun İstasyonu’nun tarihçesinden söz edelim mi biraz?
Kadir Yüksel – Oyun İstasyonu’nun başlangıcını Halk Eğitim Merkezi’ne götürmek gerekiyor. Gülabi Turan’ın Halk Eğitim Merkezi’ndeki tiyatro çalışmaları İzmit’te doğaçlama tiyatronun ilk adımlarını oluşturuyor. 2005 yılının Şubat ayından itibaren Çukurbağ Kültür Merkezi’nin Oda Tiyatrosu’nda düzenli gösterimlerine başlıyor Oyun İstasyonu. 2006 yılında Dafne Kültür Merkezi’ne geçiyor. Ardından Süleyman Demirel Kültür Merkezi Oda Tiyatrosu’nda perde açmaya devam ediyor. 2008 yılından bu yana da Sabancı Kültür Merkezi’nde düzenli olarak her hafta oyunlarımızı oynuyoruz.
            Oyun İstasyonu doğaçlama gösterisi, Tiyatro Sporu ile Türkiye’de ilk kez seyirciyle buluşan birkaç ekipten biri, hatta yanılmıyorsam ikinci ekip.

Kemal Keşmer – Evet, Oyun İstasyonu deyince akla ilk doğaçlama tiyatro, Tiyatro Sporu geliyor. Tiyatro Sporu’nun özellikleri nelerdir?
Kadir Yüksel – Tiyatro Sporu interaktif bir gösteridir. Oyun sırasında seyirciden alınan yönelimlerle gelişir. Yani başlangıç seyirciden gelir. Seyirci her anında oyuna dahil edilir. Spor adını vererek uzun süre yarışma formatını kullandık. Seyirci aynı zamanda puan veriyor ve gösterinin birincisini belirliyordu. Bir başka format da gösterinin elemanı adıyla oynanıyor. Orada da seyircinin oylamasıyla o gösterideki en iyi oyuncu belirleniyor. Böylesi bir katılım seyirciyi de canlı tutuyor, katılımı arttırıyor. Seyirciden alınan yönelimlerle oyun hemen orada, anında geliştiriliyor. Bunun için farklı beceriler gerekiyor, her şeyden önce öykü kurma, oyunu okuma, seyirciyle iletişim kurma becerileri doğaçlama oyunculuğu anlamında çok önemli. Ekibimizde bu işte gerçekten ustalaşmış isimler var. Bazı oyunlarımız doğaçlama kitaplarına geçti.

Kemal Keşmer – Dünyada ve ülkemizdeki gelişimi nedir doğaçlama tiyatronun?
Kadir Yüksel – Dünyada doğaçlama tiyatro ellili yıllara kadar uzanıyor. Bildiğim kadarıyla Amerika kaynaklı bir tiyatro türü, daha doğrusu zamanla tiyatroda kendisini kabul ettirmiş bir tür. Geçtiğimiz aylarda Koray Tarhan’ın (kendisi de doğaçlama tiyatronun usta isimlerinden biridir) bir kitabı yayımlandı Mitos-Boyut Yayınları arasında: “Doğaçlama İçin El Kitabı” Bu konudaki tek kaynak şu anda, oldukça da yararlı olduğunu düşünüyorum. İlk ustası Viola Spolin. Daha sonra Amerika ve Kanada’dan tüm dünyaya yayılıyor. Ülkemizde ise biraz farklı bir yanı var. Bizim geleneksel tiyatromuzda doğaçlama kültürü var. Ortaoyunu da, Tuluat tiyatrosu da doğaçlamayı barındırır. Ben oraya kadar götürüyorum kaynaklarını. Bugünkü anlamda doğaçlama tiyatro ise 2000 yılında, Ankara’da Kadir Çevik liderliğinde “Artniyet” topluluğunun kurulmasıyla başlıyor. Ardından Mahşer-i Cümbüş geliyor. Bugün birçok ilde doğaçlama tiyatro yapan gruplar var.

            Kemal Keşmer – Oyun İstasyonu’ndaki bütün ekip doğaçlama tiyatronun içinde mi?
            Kadir Yüksel – Elbette. Bizim ekibimizde herkes mutlaka gösterinin bir yerinde kendini var eder. Kimi kez sahneye çıkar, kimi kez ışık masasında oturur, kimi kez kapı görevlisidir. Doğaçlama ya da metinli oyun fark etmez. Doğaçlama da iki ekibimiz var. Bu yıl “Peron” adlı bir doğaçlama ekibi daha yol almaya başladı. Doğaçlama tiyatroda daha deneyimli olan, eğitimini almış olan arkadaşlarımız sahneye çıkmaya devam ederken, açtığımız kurslarda yetiştirdiğimiz arkadaşlar da genç bir ekibi oluşturdular. Peron adını verdik o ekibe. Önümüzdeki yıllarda da oyunlarına devam edecekler. Tiyatro Sporu’ndaki arkadaşlarımız ise artık sadece İzmit’te değil tüm Türkiye’de işlerinin ustası bir ekip. Gülabi Turan zaten bir marka gibidir. İzmit’te kim doğaçlamayla ilgileniyorsa hepsinde Gülabi Turan’ın emeği var. Sonra Şebnem Telci, Alper Turna, Hüseyin Demirci, Tufan Katırcı, Filiz Çolaklar, Sevda Kırlı Yıldırım, Evrim Zeytinoğlu, Ergin Demirel, Anıl Acar doğaçlama tiyatromuzun deneyimli, festivallerde adını duyuran oyuncuları.

            Kemal Keşmer – Siz içinde değil misiniz?
            Kadir Yüksel – Sahne üstünde değilim ama dediğim gibi, başka yönleriyle ben de içindeyim. Ama benim çok fazla içinde olabileceğim bir tür değildir, haddimizi de bilelim, değil mi? Ben kapıda duruyorum, ışıkta duruyorum, sahneyi ayarlıyorum… Doğaçlama tiyatro usta ellerde devam ediyor. Önümüzdeki yıl farklı formatlarla seyirciyle buluşmaya devam edecek. Bu arada şunu unutmayalım. İzmit’te doğaçlama buluşmaları yaptık ilk olarak. Bu buluşmalar tüm Türkiye’deki doğaçlama ekiplerinin İzmit’te birlikte sahneye çıkmasını sağladı. Bizim başlattığımız bu buluşmalar şimdilerde İzmir’de, Eskişehir’de, İstanbul’da doğaçlama tiyatro festivallerine dönüştü. Bu da bizim için çok sevindiricidir. İzmit’ten Oyun İstasyonu bu doğaçlama festivallerinin hepsine davetler alıyor, katılıyor, en iyi şekilde temsil ediyor. Biz de bu festivallerden çok büyük birikimlerle ayrılıyoruz. Daha geçtiğimiz gümlerde İstanbul doğaçlama tiyatrolar buluşmasındaydık.

            Kemal Keşmer – Dokuz yıldır metropoller dışında düzenli olarak oyun sahneleyen bir tiyatrosunuz. Oyun İstasyonu’nun büyük bir başarıya imza attığını düşünüyorum. Bu elbette ki kolay değil. Yaşadığınız sıkıntılardan ve bunları nasıl aştığınızdan söz eder misiniz?
            Kadir Yüksel – Teşekkür ederiz, sağ olun. Ama sadece biz değiliz metropoller dışında düzenli olarak sahne açan. Bizim gibi Anadolu’nun pek çok yerinde tiyatrolar var. Samsun’da var, Ordu’da var… Bulancak Sanat Tiyatrosu var… İzmit için biz de onlardan biriyiz diyelim. Belli bir sürenin üzerinde Anadolu’da tiyatro yapan, perde açan bütün bu ekipler bence çok kutsal bir iş yapıyorlar ve büyük bir başarıya imza atıyorlar. Tiyatronun bu başarıya ulaşması için belli bir süre gerekiyor elbet, bu süre içinde çalışmak, üretmek gerekiyor. Biz de onu yapıyoruz. İki doğaçlama ekibimizle, iki metinli oyunumuzla, çocuk oyunumuzla, tiyatro kursumuzla, “hobbit” grubumuzla… Tiyatro eğitimi almış arkadaşlarımızdan, tiyatroyla yeni tanışan arkadaşlarımıza kadar otuz kişiye yakın bir ekiple yapmaya çalışıyoruz bunu. Zorlukları yok mu? Elbette var. Belki de en önemli sorunumuz olabilecek salon sorununu büyük bir destekle çözüyor olmamız aslında en büyük şansımız. İl Kültür Müdürlüğüne, Adnan Zamburkan’a ve müdürlüğün bütün çalışanlarına ne kadar teşekkür etsek azdır. Bizi salon konusunda hep desteklediler. Dekor, kostüm de sorundur elbette ama onları da sorun olmadan halledebildik şimdiye kadar. Dediğim gibi biz imece usulü çalışan, kendi yağıyla kavrulabilen bir tiyatroyuz. Ağlama duvarı oluşturmaya gerek görmüyorum. Bize köstek olunmazsa yapamayacağımız şey yok. Bizim tiyatromuzda şikâyet yoktur, çalışmak kuraldır. İşimizi yapmaya çalışırız. Bizim en büyük sorunumuz reklam sorunudur. Bu konuda çok yaralıyız. Afişimizi asamıyoruz, el ilanı dağıtamıyoruz… Afişimizi astığımız için belediyeden ceza yedik. Tiyatrocu arkadaşlarımıza anlatıyorum inanmıyorlar. Ceza makbuzunu yanımda taşıyorum, inanmayanlar için. Bir tek afiş, hem de bizim kontrolümüzün dışında bir öğrenci arkadaşımızın bantla yapıştırdığı bir afiş… İnanılır gibi değil, bir de belediye görevlilerinin kaba davranışları… Bu kentin kültür sanat hayatı için yaptığımız katkıyı seyircimize tanıtmak istiyoruz. Reklamdan amacımız sadece bu.     

            Kemal Keşmer – Oyun İstasyonu’nun metinli oyunlarından da söz edelim mi?
            Kadir Yüksel – Oyun İstasyonu olarak iki kanalda ilerliyoruz. Biri doğaçlama tiyatro, diğeri metinli oyunlar. 2008 yılında Sadık Şendil’in “Kanlı Nigar” adlı oyunuyla başladık. İki sezon oynadı oyun.  Sonra Müsahipzade Celal tiyatrosuna göndermelerle benim yazdığım “Sırra Kadem” adlı oyun geldi. O oyun da iki sezon boyunca seyirciyle buluştu. Bu sezon da Haşmet Zeybek’in “Düğün Ya da Davul” adlı oyununu yaptık. Önümüzdeki yıl da oynamaya devam edeceğiz. Üç büyük oyunu da ben yönetmeye çalıştım. Oyunlarımızla Ankara Tiyatro Festivaline davet edildik iki kez. Önümüzdeki yıl için de şimdiden iki festivale gitmeye hazırlanıyoruz. Bunlar bizim için çok sevindirici.


            Kemal Keşmer – Dikkatimi çeken, bu oyunların ortak özellikleri canlı ve etkili müzik kullanımı, geleneksel şarkılardan, türkülerden yararlanmanız. Oyuncularınız da şarkıları, türküleri kendileri seslendiriyorlar. Bu özellik oyunlarınızın keyifle izlenmesini, canlı olmasını sağlıyor. Seyircilerin katılımı oluyor. Bunu bilinçli mi seçiyorsunuz?
            Kadir Yüksel – Elbette, bilerek seçiyoruz. Sahne üzerinde yarattığımız dünyanın seyirciyi de içine almasını istiyoruz. Salondan keyifle ayrılmasını istiyoruz. Biraz da bizim tiyatro anlayışımız bunu getiriyor. Müziğin, dansın doğru ve etkin kullanımı açık biçim tiyatronun en önemli özelliklerinden biridir kuşkusuz. Bir de şarkı söyleyebilen oyuncularınız varsa, sizinle birlikte olabilen, yaptığınız işe inanan, sizin kadar tiyatroyu seven müzisyenler de bulabiliyorsanız, neden canlı çalıp söylemeyesiniz. Bu yönden şanslı olduğumuzu düşünüyorum. Nerdeyse iki oyunumuza müzik anlamında hayat veren Ercan Büyükarman’ı özellikle anmalıyım. Bu yıl da Ersen Doğan, Hasan Çakır, Uygar Yengin büyük özverilerle müziklerimize destek oldular.

            Kemal Keşmer – İkinci özelliği de epizodik yapıları, açık biçim olmaları, geleneksel tiyatro öğelerinden yararlanmaları. Bu tarzı yerleştirmenizdeki neden nedir? Neden böyle bir seçim?
            Kadir Yüksel – Aslında böyle bir tarzı yerleştirmek gibi bir kaygımız olmadı. Seçtiğimiz oyunlar kendiliğinden bunu getirdi. Biraz da geleneksel tiyatro yapısının bizim ekibimize daha uygun olduğunu gördük. Canlı, hareketli, sahnede değişik yapılar deneyebileceğiniz oyunlar oldu. Ama “Sırra Kadem” gelenekselden yararlanan, şarkıyı, canlı müziği kullanan bir oyun olsa da pek açık biçim sayılmaz. Biz ekip olarak halk tiyatrosu diyebileceğimiz genel tiyatro yapısına daha yatkınız. Halk tiyatrosunun bu toprakların kültürünü de kullanan özellikleri, gelenekselin komedi anlayışı, epik özellikleri, sahneleme yapısı, sahne plastiği bizim için önem taşıyor elbette.
            Bir de çocuk oyunumuz var, söz etmeden geçmek istemem. Bu yıl çok güzel bir işe imza attık çocuk oyunu ekibimizle birlikte. Sanayi Odası’nın destekleriyle üç bin çocuğa oyun izlettirdik. Eric Vos’un “Dans Eden Eşek” adlı oyununu oynadık. Sanayi odasının desteğiyle çocuk oyunumuzun dekoruna, kostümüne, sahnelemesine çok özendik. Beğenilen bir çocuk oyunu oldu. Önümüzdeki yıl da oynamaya devam edeceğiz. 


            Kemal Keşmer – Oyun İstasyonu’nun Yeni Tiyatro Dergisi Emek ve Başarı Ödülleri’nin ilkinde Anadolu’da düzenli olarak on yıldır perde açan bir tiyatro olarak Emek Ödülü alması dolayısıyla tebrik ediyorum. Bu ödül konusundaki düşünceleriniz nelerdir?
            Kadir Yüksel – Ödüller bizim gibi tiyatrolar için çok önemlidir. Verdiğiniz emek yoğun uğraşın değer görmesi sizi mutlu eder. Aynı zamanda daha çok emek harcamanız için teşvik eder. Biz de elbette çok mutlu olduk. Yeni Tiyatro Dergisine çok teşekkür ediyoruz.  Bu tür ödüllerin bir de şöyle bir zorluğu oluyor; sizin sorumluluğunuzu arttırıyor. Artık o güne kadar yaptıklarınızı tekrar etmeniz değil aşmanız gerekiyor. Ödülün getirdiği sorumluluklarla hazırlanacağız yeni sezona, umarım aldığımız emek ödülünün hakkını verir, tiyatromuzu daha ilerilere taşırız. Bu ödül bize, bir on yıl daha tiyatro yapabilme enerjisi verdi. Ödülü hepsinin adına aldığım bütün arkadaşlarım için söyleyebilirim bunu.

            Kemal Keşmer – Bir de ulusal tiyatro dünyasında bir görünürlük, tanınırlık sağlamıyor mu?
            Kadir Yüksel – Çok doğru. Sizi o dünyanın içinde belli bir yere götürüyor. Artık daha göz önünde oluyorsunuz. Ama bu da işte o sorumluluğu arttırıyor, boyutlandırıyor. 
            Ben bir de Yeni Tiyatro Dergisinden söz etmek istiyorum. Erbil Göktaş yönetimindeki dergi en az bir tiyatro kadar emek ödülünü hak ediyor. Tiyatrocusunun bu kadar az kitap okuduğu bir ülke daha var mı, bilmiyorum? Okumayan tiyatrocular için dergi çıkarmak başlı başına bir şövalyeliktir. Bunu yapan çok az sayıda insandan biridir Erbil Göktaş. Tiyatro dünyası, tiyatro dergilerini de, tiyatro yayıncılarını da çok özenle korumalıdır. Zaman zaman yazılarımla da içinde olduğum Yeni Tiyatro dergisine uzun ömürler diliyorum.

            Kemal Keşmer – Uzun soluklu, özverili çalışma sonucu gelen bu ödülü almanız elbette bir ekip işi. Oyun İstasyonu ekibinden, elini taşın altına koyanlardan söz eder misiniz?
            Kadir Yüksel – Oyun İstasyonu’nun çok dinamik, yerinde duramayan, kıpır kıpır bir ekibi var. Tiyatronun her alanında, her bir köşesinde koşuşturan, iş yapmaktan yüksünmeyen, her biri tiyatronun bir ucundan tutmasını bilen bir ekip. Ekipteki hiç kimse tiyatrodan maddi bir beklenti içinde değil, klasik olacak ama gerçekten aşkla yapıyoruz. Başka türlü de mümkün değil. Bir arkadaşımız sahne üzerindeyken, bir arkadaşımız ışıkta… Bir arkadaşımız dekor çakarken, bir arkadaşımız seyirciye ulaşmamız için bağlantılar kurmaya koşturuyor… Sadece bize özgü bir çalışma sistemi değil elbette. Bizim gibi tiyatroların hepsinde bu çalışma sitemi var. Böyle de olmak zorunda.
            Ekibin en başında, tiyatromuzun kurucusu Gülabi Turan geliyor kuşkusuz. Tiyatroyu var etmek için çaba gösteren diğer arkadaşlar: Şebnem Telci, Ergin Demirel, Tufan Katırcı, Alper Turna, Filiz Çolaklar, Evrim Zeytinoğlu, Hüseyin Demirci, Aynur Seren, Aynur Erdoğan, Gürcan Yusuf Şahin, Gökhan Çolak, Sevda Kırlı Yıldırım, Senem Yüksel… Tabii otuz kişilik bir ekipten söz ediyorum, hepsinin adını anmam çok zor, arkadaşlarım kusura bakmasın.

            Kemal Keşmer – Oyun İstasyonu’nun yeni sezondaki projeleri neler?

            Kadir Yüksel – Önümüzdeki sezonda, 2014’te onuncu yılımızı kutlayacağız. Bunun için bazı sürprizlerimiz olacak. Şimdilik kesinleştirmediğimiz için yeni sezonun oyunlarını söyleyemeyeceğim. Ama 2013 – 2014 sezonunda iki büyük oyun hazırlamayı istiyoruz. Dediğim gibi festivallere davetler aldık. Bu sezon da gitmiştik, önümüzdeki sezon da gitmeye devam edeceğiz. Doğaçlama tiyatro gene iki ekip olarak devam edecek. Doğaçlama formatımızda farklılıklar, yenilikler düşünüyoruz. Bir de onuncu yılımıza özel sürprizlerimiz olacak. Önce küçük bir dinlenme, ardından hızla çalışmaya devam.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder