Sahaftan
Musahipzade
Celâl ve Tiyatrosu
Ayşegül Yüksel kitabını
çok güzel bir ithafla Türk tiyatrosunun hocasına Sevda Şener’e adamıştı.
Kitaplığıma yönelip Sevda Şener’in bütün kitaplarını önüme yığdım. Yeni
yayımlananlar ve sürekli baskı yapan “Dünden
Bugüne Tiyatro Düşüncesi” adlı kitaplarının dışında birçok çalışmasının
yeniden yayınlanmadığını, ancak sahaflarda bulunabildiğini görmek düşündürmeli
hepimizi. “Çağdaş Türk Tiyatrosunda
İnsan” adlı yapıtı tekrar basımı hak etmiyor mu? Sadece Sevda Şener için de
geçerli değil elbette bu söylediğim. Metin And gibi çalışkan bir tiyatro
bilimcisinin alanında hâlâ aşılamamış, Tanzimat ve Meşrutiyet tiyatrolarını ele
aldığı iki cildin yeni basımı neden yapılmıyor. Bu iki kitabın hâlâ yeni
baskılarının olmayışı tiyatro yayıncılığımızın, tiyatro eğitimciliğimizin,
tiyatromuzun bir ayıbıdır. Sevda Şener’in “Musahipzade
Celâl ve Tiyatrosu” adlı kitabı için de aynı şeyi söylemeliyim.
Sevda Şener’in yanılmıyorsam ilk
kitabı “Musahipzade Celâl ve Tiyatrosu”.
Kitap Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Yayınları arasında, 1963 yılında
yayınlanmış. İkinci baskısı da yapılmadı sanırım. Benim aramalarımda başka bir
baskısı görünmüyordu.
Müsahipzade
Celâl tiyatrosuna özel bir ilgi duyduğum için bütün oyunlarını, oyunları
üzerine yazılanları, kitapları toparlayıp okumuştum. Sevda Şener’in kitabı da
Müsahipzade Celâl tiyatrosunu tanımama yardımcı olan, hatta yer yer oyunlarına
farklı gözlerle de bakmamı sağlayan bir kitap olmuştur. (Elbette Murat
Tuncay’ın kitabını anmadan geçmemek gerekiyor.) Yeri gelmişken Müsahipzade Celâl’in
bütün oyunlarının hâlâ yeni basımlarının yapılmayışını da yayıncılığımızın ayıp
hanesine yazmalıyız. Nasıl olur da tiyatromuz için böylesi önemli bir oyun
yazarının bütün oyunları basılmaz, hem de neredeyse her yıl bir oyunu
oynanırken, anlamak zor doğrusu.
Sevda
Şener kitabına Müzahipzade Celâl’in hayatıyla ve eserlerinin dökümüyle
başlıyor. Hayatını ele alırken yazdığı dönemlerin tiyatro yaşantısına, tiyatro
anlayışına da değiniyor. Ayrıntılı hayat hikâyesinin yanında, dostlarının
anlatımıyla kişilik özelliklerine de yer veriyor. Herkesin birleştiği nokta Musahipzade
Celâl’in tam bir İstanbul Beyefendisi olduğudur. Son derce zarif, terbiyeli,
bilgili, hoşsohbet (konuşmayı sevdiğini ve güzel konuştuğunu söylüyor bazı
dostları), kimselerin kendisi için zahmete girmesini istemeyen, “nev’i şahsına
münhasır” denilen insanlardan. Zaman zaman bazı ortaoyunu topluluklarında Zenne
rollerine çıktığını da söylemeden geçmeyelim. Oyunlarında en canlı, en başarılı
konuşturulan, çizilen tiplerin kadınlar olmasında bunun payı olmalı.
Kitabın
ikinci bölümü Müsahipzade Celâl’in oyunlarındaki özelliklere ayrılmış.
Oyunlardaki tarih kullanımı, toplumsal, yerel, eski yaşam tarzına ait
özellikler ele alındıktan sonra toplumsal hiciv özelliklerine değinilmiş.
Toplumsal hiciv Müsahipzade Celâl’in en önemli özelliklerinden biridir. Oyunlardaki
kişilerin ele alınmasından sonra biçimsel özelliklerine geçilir. Oyunlarda
müziğin kullanımın anlatıldığı bölümü dil özellikleri izler. İkinci bölümün son
konusu Müsahipzade Celâl tiyatrosunda geleneksel temaşa etkisidir. Teknik
bakımdan bazı noktalarda kusurlu olduğu düşünülse de geleneksel tiyatromuzun
bazı özellikleriyle batılı anlamda tiyatronun formlarını aynı potada
eritebilmesiyle bir öncüdür Müsahipzade Celâl.
Kitabın
son bölümü Müsahipzade Celâl’in sanatçı kişiliğini ele alıyor. Oyunlarından
yola çıkarak tiyatro anlayışının özelliklerini saptıyor Sevda Şener.
Malzemesini halktan alan bir halk sanatçısıdır Müsahipzade Celâl, hicvi hiç
bırakmaz ama propaganda yapmaz, kalın hatları vardır, oyunlarında mutlaka bir
amaç gözetir, geleneklerine bağlıdır ama sorunları ortaya koymaktan da
çekinmez, genel olarak kötümserdir ama çoğu oyununun sonu kişilerinin mutlu
olmasıyla biter.
Müsahipzade Celâl’in
dünyasını, tiyatro düşüncesini anlayabilmek için en önemli kılavuzlardan
biridir bu kitap. Ele aldığı toplumsal sorunlara yaklaşımı, hiciv özelliği,
ustaca kurgulamalarla işlediği komedi anlayışı bugün bile ilgi çekecek
niteliktedir. Müsahipzade Celâl’in halk tiyatrosu anlayışını hafifsememek
gerektiğini düşünüyorum. Onun açtığı yolun sürdürülmediğini, izini takip eden
bir tiyatro anlayışının olmadığını düşünüyorum. Oysaki onun tiyatro anlayışı
bugünün tiyatrosu için olanaklar sunabilir. Genç oyun yazarları onun
denemelerinden yararlanabilir. Dildeki eskimelere takılmadan dil özelliklerini
anlamaya çalışarak yaklaşılmalı Müsahipzade Celâl’e, onun tiyatro düşüncesinde
yapmak istediklerine kafa yorulmalı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder