“Öykücülerin
sessiz olduğuna bakmayın, öykü kıpır kıpır bir türdür, kendi dönüşümünü,
değişimini mutlaka dayatacaktır, kimi kez sesli, gümbür gümbür yapar bunu, kimi
kez sessiz sedasız.”
2015
Yılında Öykü
Kadir
Yüksel
Üç yıldır yayına hazırladığı öykü yıllıklarına Öykü
Yağmuru adını vermişti Kemal Gündüzalp. Çok doğru bir saptamaydı, yağmur
gibiydi öykünün edebiyatımıza akışı. Özellikle giderek artan öykü dergilerinin
sayesinde alanını genişletti öykü. Diğer edebiyat dergileri de öyküye daha
fazla yer vermeye başladı. Öykünün görünür olması, göz önünde olması yazıya
yeni başlayan genç kalemlerin öyküye daha kolay yönelmelerine olanak
sağlıyordu. Öykü dergilerinden bir ikisinin ne yazık ki yayın hayatını
sonlandırmasına karşın yeni yayımlananlarla 2015 yılında da dergilerin öyküye
katkısı sürdü.
Asıl yağmur yayımlanan
öykü kitaplarındaydı. Her yıl artarak sürüyordu öykü kitaplarının sayısı.
Elbette sayısal verilerden söz ediyorum, niceliksel bir bakış bu. Örneğin 2014
yılında yayımlanan ilk kitapların sayısı 209 olmuş, yeni kitaplarla birlikte
sayı 326 olarak tespit edilmişti. Kemal Gündzüalp’le birlikte çok yoğun bir
çabayla oluşturmuştuk listeyi. Bu yıl aynı yoğunlukla listeye eğilemediğimi
söylemeliyim. Bunda öykü yıllığı yapılmayacak olmasının payı var elbette. Gene
de üstünkörü bir listelemeyle geçtiğimiz yılın rakamlarına yaklaşıldığını
söylemeliyim. Sayısal verilere bakıldığında öykü kitapları açısından öykü
yağmurunun sürdüğünü söyleyebiliriz rahatlıkla.
Romanla
karşılaştırıldığında sayının çok düşük olduğunu söyleyebilirsiniz. Ömer Türkeş
yayımlanan roman sayısını binlerle ifade ediyordu geçtiğimiz haftalardaki
yazısında. Ama unutmamalı ki roman daha popüler, daha dışa dönük, çeşitliliği
fazla olan bir tür. Oysa öykü daha kendine özgü, daha içe dönük, popülerliği
dışlayan, dilinden biçemine daha titiz davranılmasını gerektiren bir tür.
Elbette
bu karşılaştırmaları sayısal veriler üzerinden yapıyorum. Nitelik açısından
bakıldığında tartışılabilecek, tartışılması da gereken noktalar olduğu
muhakkak. Bu kadar çok öykü kitabının arasında nitelik olarak yüksek olanın
seçilmesi zorlaşıyor. Aslında eleştiri kurumuna çok iş düşüyor ama gene bildik
sözü tekrarlamış olayım, yeterli olmadığını söylemeliyiz eleştirinin. Kitap
tanıtım yazılarının artışı bir yere kadar karşılık veriyor ama yeterli değil,
kaldı ki o yazıların bir kısmının tanıtım yazısı olmanın ötesine geçtiğini,
değerli olduğunu düşünenlerdenim. Gene de eleştiri kurumunun ağırlığını
hissettirememesi nedeniyle niteliksel ayrışmanın çerçevesi de tam çizilemiyor. Öykü
yağmuru ne yazık ki öykü üzerine düşünce üreten yazıların, kitapların yağmuruna
dönüşemiyor, belki de bunu hemen beklemek acelecilik olur, doğal seyri
içerisinde öykünün gündemdeki çıkışı kendine özgü öykü eleştirisini de ardından
getirecektir.
Öykü
eleştirisi açısından son yıllardaki çalışkanlığıyla bir ismi anmadan geçersek
haksızlık etmiş oluruz; Necip Tosun. Dört yıldır arka arkaya öykü üzerine
düşünen dört kitap yayınladı. Geçen yıl yayımlanan kitabı Günümüz Öyküsü, öykücülüğümüzün bugününe ilişkin önemli saptamalar
içeriyor, elli öykücünün öykü dünyalarına yoğunlaşan yazılardan oluşuyor.
Sayısal
olarak öykü yağmuru sürerken ne yazık ki nitelik açısından yağmurun giderek
seyrekleştiğini söylemek zorundayım. Öykücülüğümüzün özellikle doksanlardan bu
yana en önemli yanı öykü anlayışlarındaki çeşitlenme, farklı gerçekliklere
yönelmeydi. Önemli bir taşıyıcı güçtü oluşan toplam; öykü geleneğimize
eklemlenen, onu ileri taşıyan bir toplam. Bu çeşitliliğin her geçen yıl kendini
yineliyor olması önemli bir sıkıntıyı da beraberinde getiriyor artık. Aynılaşan
öykülerle karşı karşıya kalıyoruz. Bir yığılma yaşanmaya başlanıyor / başlandı.
Kötü öyküler yazıldığını düşündüğüm anlaşılmasın bu söylediklerimden, aksine
yıl boyunca gerek kitaplarda, gerekse dergilerde çok güzel öyküler okuyoruz,
ama o kadar, ‘çok güzel öyküler’. Öyle alıp götüren, peşinden sürükleyecek,
yeni öykü yazanları çarpacak, öykü düşüncemizi allak bullak edecek öyküler var
mı? Tartışılmalı bu. Olmalı mı illaki? Evet, bu da tartışılmalı.
Bugünün öyküsü
konuşulurken hep 50’li yılların öykücülüğüne göndermeler yapılıyor, yapılmalı
da… Ama unutulmamalı, 50’li yıllar sadece öyküde değil, şiirde de, romanda da
önemli dönüşümlerin yıllarıdır, üstelik kendi eleştirmenlerini, denemecilerini
de var eder. Öncülleri, izini sürdükleri ise bütün bir edebiyatı etkisi altında
bırakacak olan büyük bir yazardır; Sait Faik ve Alemdağ’da Var Bir Yılan. Bugünün öyküsünden bir Sait Faik
beklemekten söz etmiyorum. Ama bugünün öyküsünü dönüştürecek bir yazın
birlikteliğinin eksikliğini söylemek istiyorum. 50’li yılların öykücüleri karşı
çıkıyorlar, reddediyorlar ve susmuyorlardı. Bakabilirsiniz yazdıklarına,
dergilerinde yayınladıklarına… Bugünün öykücüsü ne yazık ki susuyor, karşı
çıkmıyor, reddetmiyor, cesur olamıyor… Bence en büyük sıkıntı da öykü üzerine
yeterince düşünce üretememesi… Öykü üzerine, anlatım üzerine, dil üzerine,
öyküleme üzerine yeterince kafa yormaması ya da düşündüklerini yazıya
aktarmaktan kaçınması. Yığılma kaçınılmazlaşıyor, çünkü yazılan öykü ‘yetiyor’…
Yetmediği zaman öyküdeki bu çıkışın, yükselişin önemli bir noktaya taşındığını
görebileceğiz.
Yaşanan zamanın
özelliklerine uygun, günümüz insanını daha derinden kavrayan bir öykü dünyasına
ihtiyaç var. Öykü tekrarlara düşerken monotonlaşıyor, sıradanlaşıyor. Bugünün
okuyucusuna söyleyecek sözü azalacak, gün geçtikçe okuyucusunu elinden kaçıracak.
Öykü kıpır kıpır bir türdür, kendi dönüşümünü mutlaka dayatacağına inanırım,
kimi kez sesli, gümbür gümbür yapar bunu, kimi kez sessiz sedasız.
Öykücülüğümüzün köşe
taşlarından olan öykücüleri yitirdik geçtiğimiz yıl. Önce bir büyük yazar göçüp
gitti; Yaşar Kemal. Ardında büyük romanlar, az sayıda da olsa müthiş öyküler
bırakarak. Şüphesiz, edebiyatımızı doruklara taşıyan, dilimizin en önemli yazarıydı.
Öykücülüğümüze damga vurmuş Oktay Akbal, Tarık Dursun K. ve Mehmet Başaran da
dilimize kazandırdıkları öykülerle, romanlarla sonsuzluğa uğurlandılar.
Yayınevlerinin öykü
kitabı yayımlamaya önem verdiklerini görüyoruz. Can, Yapı Kredi, İletişim bu
yıl da öykü yayıncılığında öne çıkan yayıncılardı. Alakarga Yayınları, Dedalus
Yayınları, Notos Kitap, Sel Yayınları, Yitik Ülke, Hece, İz ve Şule yayınları
sayılmalı. Ama bir yayınevi var ki mutlaka ayrıca söz etmeliyiz: Notabene
Yayınları. Yıl içinde yayınladığı on beş öykü kitabıyla, üstelik çoğu ilk
kitap, genç öykücülerin yayınevi oldu denilebilir.
Yılın öykü kitaplarına
gelince:
Kemal Bilbaşar’ın bütün öyküleri iki
cilt halinde Can Yayınları tarafından yayımlandı. Irgatların Öfkesi ve Cevizli
Bahçe adlı ciltlerde, gerçekçi öykücülüğümüzün güçlü imzasının, kaç
zamandır bulunamayan, unutulmuş öykülerine bir arada ulaşılabilir artık.
Fakir Baykurt’un öykü kitapları
Literatür Yayınları tarafından özenli tasarımlarla tek tek yeniden basılıyor. Bir
de ölmeden önce hazırladığı ama yayınlayamadığı bir öykü kitabı yer alıyor
seride; Sabır Dağı. Unutulup gitmiş
bir kitabı daha raflarda yerini alıyor: Bizim
İnce Kızlar.
Mustafa Kutlu iki uzun hikâye
yayınlayarak çalışkanlığını sürdürdü. Trende
Bir Keman ve Hesap Günü adlı iki
kitabı Dergâh Yayınları arasında yayımlandı.
Nedim Gürsel’in Tehlikeli Sevişmeler adlı kitabı Doğan Kitap arasında yayımlandı.
Erendiz Atasü son dönem öykülerini Kızıl Kale adlı kitabında topladı. Can
Yayınları arasında yayımlanan kitapta yazar kendi öykücülüğü içinde farklı bir
biçimi deniyor, gerçek ile fantastik olanı harmanlıyor, masallardan
yararlanıyor, elbette bugünü sorgulamaktan uzaklaşmadan.
Cemil Kavukçu’nun O Vakıt
Son Mimoza adını verdiği kitabı Can Yayınları arasında yayımlandı. Öykü
dünyasını kurduğu mekânlara yeniden yöneliyor Cemil Kavukçu, bu kez hüznün daha
öne çıktığını görüyoruz. Yaşamın ağırlığı, ilerleyen yaşlar, sığınılacak
alanlar, bağımlılıklar, kaçışlar, dostluklar… Onun mekânlarını, dilini
özleyenler için…
Behçet Çelik yeni öykülerini Kaldığımız Yer adlı kitabında bir araya
getirdi. Kitap Can Yayınları arasında yayımlandı. Günlük hayatımızdaki
yorgunlukların, yılgınlıkların, zedelenmiş ilişkilerin içinde incelikli insan
hallerini öyküleştirmeye devam ediyor.
Ethem
Baran İletişim Yayınları arasında yayımlanan Zira adlı kitabıyla kendine özgü
taşrasını anlatmaya devam ediyor. Atmosfer tanıdık olsa da bu kez daha önceki
anlatımlarından farklı biçemlere, kurgulara yöneliyor.
Sezer
Ateş Ayvaz Küllenmiş
Bir Kuşu Yakalamak adını verdiği, Aylak Adam Yayınları
arasında çıkan kitabında farklı kurgularla, eksiltmeli anlatımlarla, incelikli
bir dille oluşturuyor öykülerini. Çatışmalar, kırılgan ilişkiler, boyun
eğişler, yabancılaşma, toplumsal mücadele yer alıyor öykülerde.
İnan
Çetin’in Yapı Kredi Yayınları arasında yayımlanan Kureyş’in Kurtları bu yılın önemli
kitaplarından biriydi. Düşle gerçek, insanla doğa arasında gidip gelen,
efsanelerle, mucizelerle örülmüş, hüzünlü kalplere seslenen altı öykü yer
alıyor kitapta.
Onur
Caymaz’ın Herkes
Yalnız adlı öykü kitabı Kırmızı Kedi Yayınları arasında yerini almıştı yıl
içinde. Usta işi öykülerin yer aldığı kitap, toplumsal yanı ağır basan, ama
bireylerin dünyasını da ihmal etmeyen, gezi direnişinden çöp evlere kadar pek
çok fotoğrafı taşıyor sayfalarına.
Karin
Karakaşlı Can Yayınları arasında yayımlanan Yetersiz Bakiye adlı kitabında on yıllık
bir sürede yazdığı öyküleri bir araya getiriyor. Cinayetler, ruhsuzlaştırılan
kentler, yıpranan toplumsal değerler, çırpınışlar, mücadeleler, acılar,
sıkışmışlıklar… günlük yaşamımızdan bakiyemiz.
Ahmet
Büke’nin
İnsan Kendine de İyi Gelir adlı
öyküler toplamı kuşkusuz bu yılın en güzel öykü kitaplarından biriydi.
ON8Blog’daki “Sosyal Ayrıntılar Ansiklopedisi” adı altında bir yıl boyunca
yazmayı sürdürdüğü öykülerin bir araya gelmesinden oluşuyor kitap. Öyküler
birbiriyle bağlantılı, birlikte okunduğunda bir mahalleyi, bir semti,
insanlarını, ilişkilerini, acılarını, sevinçlerini, eğlencelerini,
ağlamalarını, gülmelerini okuyorsunuz. Bütünündeki kurgu yanında, kendine
bağlayan dilini de unutmamalı…
Hakan
Bıçakcı Hikâyede
Büyük Boşluklar Var adını verdiği, İletişim Yayınları arasında yayınlanan
kitabında daha çok şehir yaşamının insanlar üzerinde yarattığı boşluğa
yöneliyor. Kısa ama etkileyici öykülerle gündelik yaşamın içinde kaybolup giden
insanları ele alıyor.
Murat
Özyaşar’ın Doğan Kitap tarafından yayımlanan Sarı Kahkaha adlı öyküler toplamı yılın
etkileyici kitaplarından biriydi. Gerek dili anlatımı, gerek kurgusu
atmosferiyle günümüz öykücülüğünde farklı bir çizgiyi sürdürüyor yazar.
Neslihan
Önderoğlu’nun üçüncü öykü kitabı Filler ve Balıklar Notos Kitap tarafından yayımlandı. 2015’in güzel
öyküleri bir araya getiren kitaplarından biriydi. Kendine özgü öykü dünyasını
derinleştirdiğini, sağlamlaştırdığını söylemeliyiz yazarın. Yaşamın kıyısındaki
insanların savrulmaları, sevgileri, acıları, yalın, sahici bir dille, ustalıkla
anlatılıyor.
Yalçın
Tosun Yapı Kredi Yayınları arasında yayımlanan Bir Nedene Sunuldum adlı kitabında
sarsıcı öyküler yer alıyor. Diliyle anlatımıyla öykücülüğümüzde kendine önemli
bir yer açıyor. Öykülerdeki – “Kiraz’ın Kokusu”, “Fesleğenler” ve diğerleri -
karakterler uzun süre akıllarda kalacak güçte. Karakterlerin öyküye yakışır
kalıcılıkta, etkileyici çizilmesi ne zamandır öyküde göz ardı ediliyordu.
Kerem
Işık
Iskalı Karnaval adlı kitabıyla bugün
yazılan öykünün dışında, cesaretle konumlanıyor. Arayışını farklı bir kurgunun,
alışılmadık bir dilin içinde sürdürüyor. Günümüz dünyasına, ülkemizin yaşanan
sorunlarına dair toplumsal eleştirilerini de yerleştiriyor öykülerine. Kitap
Yapı Kredi Yayınları arasında yayımlandı.
Mehmet
Erte Yapı Kredi Yayınları arasında çıkan Arzuda Bir Sapma adlı yeni öykü
kitabında da sürdürüyor alışılmadık, çarpıcı öykü dünyasını. Zor okunan, dil
yoğun öyküleri ayrıksılığını koruyor. Çok kendine özgü bir okuyucuyu çağırıyor.
Farklı bir çizginin öyküleri bugünün öykücülüğünün kıyısında kendine önemli bir
yer açıyor.
Şenay
Eroğlu Aksoy’un Gece
Çığırtkanları geçen yılın mutlaka kaçırılmaması gerekenleri arasında. Düşle
gerçek arasında gidip gelen, zaman ve mekân üstü kurgulanmış ama bugünün
acılarına, yokluklarına, yoksunluklarına, yaşadığımız çağın ağır yüküne sözü
olan öyküler. Yoğun, şiirsel anlatımı, titiz dil işçiliği, sarsıcı imgeleri
öyküleri günümüz öyküsünde önemli bir yerde konumlandırıyor.
B.
Nihan Eren Kör Pencerede
Uyuyan adlı kitabında artık kendi dilini kurmuş usta bir öykücü olarak
okuyucunun karşısındadır. Yapı Kredi Yayınları arasında çıkan kitap
kurgusundaki, dilindeki özenle, ironisiyle öne çıkıyor. Farkına varmadan geçip
giden zamanın içinde kent yaşamı, kaygılar, acılar, sevdalar, evler, doğa…
yaşamak için direnen insanlar…
Türker
Ayyıldız’ın Yapı Kredi Yayınları tarafından basılan Şikeste adlı öyküler toplamı da yılın
mutlaka anılması gereken iyi kitaplarından biriydi. Coşkulu anlatımı, ayrıntı
zenginliği, görselliği de kullanan dili, diyalogları öyküleri etkileyici
kılıyor. Toplumun kıyısında kırgın, yoksun ama dayanıklı, bıçkın insanlar.
Bir de Doğan Kitap
arasında yayımlanan Güçoburlar adlı
ortak kitaptan söz etmek isterim. Aslı Tohumcu ve Kutlukhan Kutlu tarafından
hazırlanan kitap biçemleri birbirinden farklı 15 yazarın 15 öyküsüyle
diktatörlüğün, despotluğun, tahakküm arzusunun farklı çehrelerinde yolculuğa
çağırıyor okuyucusunu.
Yılın öne çıkan diğer
öykü kitaplarını listeleyelim. Hepsine yer vermek mümkün olabilseydi keşke.
Deniz Tarsus – İt Gözü
– Can yayınları
Muzaffer Kale – Güneş
Sepeti – Can Yayınları
Fergun Özelli – Sarhoş
Kapı – Can Yayınları
Fatih Özgüven – Küçük
Burun – Metis Yayınları
Berat Alanyalı – Keşiş
Örümceği – Bilgi yayınları
Faruk Ulay – Ağ – Notos
Kitap
Ömür İklim Demir –
Muhtelif Evhamlar Kitabı – Yapı Kredi Yayınları
Kadire Bozkurt – Küçük
Dertler – Alakarga Yayınları
Nilüfer Altunkaya –
Sevgili Yalnızlık – Alakarga Yayınları
Onur Çalı – Huma
Kuşları – Alakarga Yayınları
Alper Beşe – Gecikmeli
– Alakarga Yayınları
Billur Şentürk –
Mirnanın Elleri – Alakarga Yayınları
İ. Uygar Eskiciyan –
Metropol Ninnisi – Alakarga Yayınları
Melisa Kesmez – Bazen
Bahar – Sel Yayınları
Özgür Çakır – Yükşehir
– Sel Yayınları
Deniz Arslan – Rehavet
Havası – İletişim Yayınları
Murat Başekim – Demir
Dövme Öyküleri - İletişim Yayınları
Feride Çetin – Duyulur
Dünyanın Şarkısı – İletişim Yayınları
Batıkan Köse – Şahsi
Düşler ve Onur Kırıcı Gerçekler – İletişim Yayınları
Gökçe Bezirgan –
Kulağakaçan – İletişim Yayınları
Sibel Öz – Yokuş Yukarı
İstanbul – Notabene Yay.
Tuğba Gürbüz – Lodos
Çarpması – Notabene Yay.
Sevtap Ayyıldız –
Belleğin Bahar Temizliği – Notabene Yay.
Tunç Kurt – Bay Prada
Nasıl Öldürüldü? – Notabene Yay.
Özlem Kiper – Acır mı
Mösyö Messıer – Notabene Yay.
Fulya Bayraktar – Yuh –
Notabene Yay.
Ayşe Akaltun – Hüzünlü
Kadınları Seviniz – Notabene Yay.
Ayşegül Kocabıçak –
Dilsiz Annelerin Sessiz Çocukları – Notabene Yay.
Murat Saat – Yoksa Sen
Benim En İyi Arkadaşım mısın? – Dedalus
Aykut Ertuğrul – İki
Dünyanın Ustası – Dedalus
Arda Erel – İp Cambazı
Değil Silahşör – Dedalus
Suzan Bilgen Özgün –
Yıldızlara Bakıyor Bazılarımız - Dedalus
Ertuğrul Emin Akgün –
Hepimizden Korkuyorum – Dedalus
Banu Özyürek – Bir Günü
Bitirme Sanatı – Raskol’un Baltası
Ozan Çınar – Yol Hiç
Bitmeyecekmiş Gibi – Raskol’un Baltası
Hande Ortaç - Üç İki Bir Kayıt – Ayizi Kitap
Ebru Askan – Beni Kim
Sevsin – Ayizi Kitap
Arzu Uçar – Dış Kapının
Mandalı – Varlık Yay.
Murat Taş – Hikâye
Tamircisi – Palto Yay.
Elif Yonat Toğay –
Herkes Gibi Herkes Kadar – Bence Kitap
Diydem Deniz Koç –
Hayat Irmağının Kıyısında – Bence Kitap
Handan Acar Yıldız –
İnatçı Leke – Hece Yay.
Mert Balaban –
İşyerlerine Akşam Vakti Çöken Hüzün – Aylak Adam Yay.
Emine Batar – Düğün
daveti – Şule Yayınları
Fatma Akdağ – Uslu Yara
– Şule Yayınları