12 Şubat 2016 Cuma

2015 Yılında Öykü

“Öykücülerin sessiz olduğuna bakmayın, öykü kıpır kıpır bir türdür, kendi dönüşümünü, değişimini mutlaka dayatacaktır, kimi kez sesli, gümbür gümbür yapar bunu, kimi kez sessiz sedasız.”

2015 Yılında Öykü

Kadir Yüksel


Üç yıldır yayına hazırladığı öykü yıllıklarına Öykü Yağmuru adını vermişti Kemal Gündüzalp. Çok doğru bir saptamaydı, yağmur gibiydi öykünün edebiyatımıza akışı. Özellikle giderek artan öykü dergilerinin sayesinde alanını genişletti öykü. Diğer edebiyat dergileri de öyküye daha fazla yer vermeye başladı. Öykünün görünür olması, göz önünde olması yazıya yeni başlayan genç kalemlerin öyküye daha kolay yönelmelerine olanak sağlıyordu. Öykü dergilerinden bir ikisinin ne yazık ki yayın hayatını sonlandırmasına karşın yeni yayımlananlarla 2015 yılında da dergilerin öyküye katkısı sürdü.
Asıl yağmur yayımlanan öykü kitaplarındaydı. Her yıl artarak sürüyordu öykü kitaplarının sayısı. Elbette sayısal verilerden söz ediyorum, niceliksel bir bakış bu. Örneğin 2014 yılında yayımlanan ilk kitapların sayısı 209 olmuş, yeni kitaplarla birlikte sayı 326 olarak tespit edilmişti. Kemal Gündzüalp’le birlikte çok yoğun bir çabayla oluşturmuştuk listeyi. Bu yıl aynı yoğunlukla listeye eğilemediğimi söylemeliyim. Bunda öykü yıllığı yapılmayacak olmasının payı var elbette. Gene de üstünkörü bir listelemeyle geçtiğimiz yılın rakamlarına yaklaşıldığını söylemeliyim. Sayısal verilere bakıldığında öykü kitapları açısından öykü yağmurunun sürdüğünü söyleyebiliriz rahatlıkla.
      Romanla karşılaştırıldığında sayının çok düşük olduğunu söyleyebilirsiniz. Ömer Türkeş yayımlanan roman sayısını binlerle ifade ediyordu geçtiğimiz haftalardaki yazısında. Ama unutmamalı ki roman daha popüler, daha dışa dönük, çeşitliliği fazla olan bir tür. Oysa öykü daha kendine özgü, daha içe dönük, popülerliği dışlayan, dilinden biçemine daha titiz davranılmasını gerektiren bir tür.
           Elbette bu karşılaştırmaları sayısal veriler üzerinden yapıyorum. Nitelik açısından bakıldığında tartışılabilecek, tartışılması da gereken noktalar olduğu muhakkak. Bu kadar çok öykü kitabının arasında nitelik olarak yüksek olanın seçilmesi zorlaşıyor. Aslında eleştiri kurumuna çok iş düşüyor ama gene bildik sözü tekrarlamış olayım, yeterli olmadığını söylemeliyiz eleştirinin. Kitap tanıtım yazılarının artışı bir yere kadar karşılık veriyor ama yeterli değil, kaldı ki o yazıların bir kısmının tanıtım yazısı olmanın ötesine geçtiğini, değerli olduğunu düşünenlerdenim. Gene de eleştiri kurumunun ağırlığını hissettirememesi nedeniyle niteliksel ayrışmanın çerçevesi de tam çizilemiyor. Öykü yağmuru ne yazık ki öykü üzerine düşünce üreten yazıların, kitapların yağmuruna dönüşemiyor, belki de bunu hemen beklemek acelecilik olur, doğal seyri içerisinde öykünün gündemdeki çıkışı kendine özgü öykü eleştirisini de ardından getirecektir.
         Öykü eleştirisi açısından son yıllardaki çalışkanlığıyla bir ismi anmadan geçersek haksızlık etmiş oluruz; Necip Tosun. Dört yıldır arka arkaya öykü üzerine düşünen dört kitap yayınladı. Geçen yıl yayımlanan kitabı Günümüz Öyküsü, öykücülüğümüzün bugününe ilişkin önemli saptamalar içeriyor, elli öykücünün öykü dünyalarına yoğunlaşan yazılardan oluşuyor.
      Sayısal olarak öykü yağmuru sürerken ne yazık ki nitelik açısından yağmurun giderek seyrekleştiğini söylemek zorundayım. Öykücülüğümüzün özellikle doksanlardan bu yana en önemli yanı öykü anlayışlarındaki çeşitlenme, farklı gerçekliklere yönelmeydi. Önemli bir taşıyıcı güçtü oluşan toplam; öykü geleneğimize eklemlenen, onu ileri taşıyan bir toplam. Bu çeşitliliğin her geçen yıl kendini yineliyor olması önemli bir sıkıntıyı da beraberinde getiriyor artık. Aynılaşan öykülerle karşı karşıya kalıyoruz. Bir yığılma yaşanmaya başlanıyor / başlandı. Kötü öyküler yazıldığını düşündüğüm anlaşılmasın bu söylediklerimden, aksine yıl boyunca gerek kitaplarda, gerekse dergilerde çok güzel öyküler okuyoruz, ama o kadar, ‘çok güzel öyküler’. Öyle alıp götüren, peşinden sürükleyecek, yeni öykü yazanları çarpacak, öykü düşüncemizi allak bullak edecek öyküler var mı? Tartışılmalı bu. Olmalı mı illaki? Evet, bu da tartışılmalı.
Bugünün öyküsü konuşulurken hep 50’li yılların öykücülüğüne göndermeler yapılıyor, yapılmalı da… Ama unutulmamalı, 50’li yıllar sadece öyküde değil, şiirde de, romanda da önemli dönüşümlerin yıllarıdır, üstelik kendi eleştirmenlerini, denemecilerini de var eder. Öncülleri, izini sürdükleri ise bütün bir edebiyatı etkisi altında bırakacak olan büyük bir yazardır; Sait Faik ve Alemdağ’da Var Bir Yılan. Bugünün öyküsünden bir Sait Faik beklemekten söz etmiyorum. Ama bugünün öyküsünü dönüştürecek bir yazın birlikteliğinin eksikliğini söylemek istiyorum. 50’li yılların öykücüleri karşı çıkıyorlar, reddediyorlar ve susmuyorlardı. Bakabilirsiniz yazdıklarına, dergilerinde yayınladıklarına… Bugünün öykücüsü ne yazık ki susuyor, karşı çıkmıyor, reddetmiyor, cesur olamıyor… Bence en büyük sıkıntı da öykü üzerine yeterince düşünce üretememesi… Öykü üzerine, anlatım üzerine, dil üzerine, öyküleme üzerine yeterince kafa yormaması ya da düşündüklerini yazıya aktarmaktan kaçınması. Yığılma kaçınılmazlaşıyor, çünkü yazılan öykü ‘yetiyor’… Yetmediği zaman öyküdeki bu çıkışın, yükselişin önemli bir noktaya taşındığını görebileceğiz.
Yaşanan zamanın özelliklerine uygun, günümüz insanını daha derinden kavrayan bir öykü dünyasına ihtiyaç var. Öykü tekrarlara düşerken monotonlaşıyor, sıradanlaşıyor. Bugünün okuyucusuna söyleyecek sözü azalacak, gün geçtikçe okuyucusunu elinden kaçıracak. Öykü kıpır kıpır bir türdür, kendi dönüşümünü mutlaka dayatacağına inanırım, kimi kez sesli, gümbür gümbür yapar bunu, kimi kez sessiz sedasız.
Öykücülüğümüzün köşe taşlarından olan öykücüleri yitirdik geçtiğimiz yıl. Önce bir büyük yazar göçüp gitti; Yaşar Kemal. Ardında büyük romanlar, az sayıda da olsa müthiş öyküler bırakarak. Şüphesiz, edebiyatımızı doruklara taşıyan, dilimizin en önemli yazarıydı. Öykücülüğümüze damga vurmuş Oktay Akbal, Tarık Dursun K. ve Mehmet Başaran da dilimize kazandırdıkları öykülerle, romanlarla sonsuzluğa uğurlandılar.
Yayınevlerinin öykü kitabı yayımlamaya önem verdiklerini görüyoruz. Can, Yapı Kredi, İletişim bu yıl da öykü yayıncılığında öne çıkan yayıncılardı. Alakarga Yayınları, Dedalus Yayınları, Notos Kitap, Sel Yayınları, Yitik Ülke, Hece, İz ve Şule yayınları sayılmalı. Ama bir yayınevi var ki mutlaka ayrıca söz etmeliyiz: Notabene Yayınları. Yıl içinde yayınladığı on beş öykü kitabıyla, üstelik çoğu ilk kitap, genç öykücülerin yayınevi oldu denilebilir.
Yılın öykü kitaplarına gelince:
      Kemal Bilbaşar’ın bütün öyküleri iki cilt halinde Can Yayınları tarafından yayımlandı. Irgatların Öfkesi ve Cevizli Bahçe adlı ciltlerde, gerçekçi öykücülüğümüzün güçlü imzasının, kaç zamandır bulunamayan, unutulmuş öykülerine bir arada ulaşılabilir artık.
       Fakir Baykurt’un öykü kitapları Literatür Yayınları tarafından özenli tasarımlarla tek tek yeniden basılıyor. Bir de ölmeden önce hazırladığı ama yayınlayamadığı bir öykü kitabı yer alıyor seride; Sabır Dağı. Unutulup gitmiş bir kitabı daha raflarda yerini alıyor: Bizim İnce Kızlar.
         Mustafa Kutlu iki uzun hikâye yayınlayarak çalışkanlığını sürdürdü. Trende Bir Keman ve Hesap Günü adlı iki kitabı Dergâh Yayınları arasında yayımlandı.
            Nedim Gürsel’in Tehlikeli Sevişmeler adlı kitabı Doğan Kitap arasında yayımlandı.  
           Erendiz Atasü son dönem öykülerini Kızıl Kale adlı kitabında topladı. Can Yayınları arasında yayımlanan kitapta yazar kendi öykücülüğü içinde farklı bir biçimi deniyor, gerçek ile fantastik olanı harmanlıyor, masallardan yararlanıyor, elbette bugünü sorgulamaktan uzaklaşmadan.
       Cemil Kavukçu’nun  O Vakıt Son Mimoza adını verdiği kitabı Can Yayınları arasında yayımlandı. Öykü dünyasını kurduğu mekânlara yeniden yöneliyor Cemil Kavukçu, bu kez hüznün daha öne çıktığını görüyoruz. Yaşamın ağırlığı, ilerleyen yaşlar, sığınılacak alanlar, bağımlılıklar, kaçışlar, dostluklar… Onun mekânlarını, dilini özleyenler için…
        Behçet Çelik yeni öykülerini Kaldığımız Yer adlı kitabında bir araya getirdi. Kitap Can Yayınları arasında yayımlandı. Günlük hayatımızdaki yorgunlukların, yılgınlıkların, zedelenmiş ilişkilerin içinde incelikli insan hallerini öyküleştirmeye devam ediyor.
 Ethem Baran İletişim Yayınları arasında yayımlanan Zira adlı kitabıyla kendine özgü taşrasını anlatmaya devam ediyor. Atmosfer tanıdık olsa da bu kez daha önceki anlatımlarından farklı biçemlere, kurgulara yöneliyor.
 Sezer Ateş Ayvaz Küllenmiş Bir Kuşu Yakalamak adını verdiği, Aylak Adam Yayınları arasında çıkan kitabında farklı kurgularla, eksiltmeli anlatımlarla, incelikli bir dille oluşturuyor öykülerini. Çatışmalar, kırılgan ilişkiler, boyun eğişler, yabancılaşma, toplumsal mücadele yer alıyor öykülerde.
 İnan Çetin’in Yapı Kredi Yayınları arasında yayımlanan Kureyş’in Kurtları bu yılın önemli kitaplarından biriydi. Düşle gerçek, insanla doğa arasında gidip gelen, efsanelerle, mucizelerle örülmüş, hüzünlü kalplere seslenen altı öykü yer alıyor kitapta.
 Onur Caymaz’ın Herkes Yalnız adlı öykü kitabı Kırmızı Kedi Yayınları arasında yerini almıştı yıl içinde. Usta işi öykülerin yer aldığı kitap, toplumsal yanı ağır basan, ama bireylerin dünyasını da ihmal etmeyen, gezi direnişinden çöp evlere kadar pek çok fotoğrafı taşıyor sayfalarına.
 Karin Karakaşlı Can Yayınları arasında yayımlanan Yetersiz Bakiye adlı kitabında on yıllık bir sürede yazdığı öyküleri bir araya getiriyor. Cinayetler, ruhsuzlaştırılan kentler, yıpranan toplumsal değerler, çırpınışlar, mücadeleler, acılar, sıkışmışlıklar… günlük yaşamımızdan bakiyemiz.
 Ahmet Büke’nin İnsan Kendine de İyi Gelir adlı öyküler toplamı kuşkusuz bu yılın en güzel öykü kitaplarından biriydi. ON8Blog’daki “Sosyal Ayrıntılar Ansiklopedisi” adı altında bir yıl boyunca yazmayı sürdürdüğü öykülerin bir araya gelmesinden oluşuyor kitap. Öyküler birbiriyle bağlantılı, birlikte okunduğunda bir mahalleyi, bir semti, insanlarını, ilişkilerini, acılarını, sevinçlerini, eğlencelerini, ağlamalarını, gülmelerini okuyorsunuz. Bütünündeki kurgu yanında, kendine bağlayan dilini de unutmamalı…
 Hakan Bıçakcı Hikâyede Büyük Boşluklar Var adını verdiği, İletişim Yayınları arasında yayınlanan kitabında daha çok şehir yaşamının insanlar üzerinde yarattığı boşluğa yöneliyor. Kısa ama etkileyici öykülerle gündelik yaşamın içinde kaybolup giden insanları ele alıyor.
 Murat Özyaşar’ın Doğan Kitap tarafından yayımlanan Sarı Kahkaha adlı öyküler toplamı yılın etkileyici kitaplarından biriydi. Gerek dili anlatımı, gerek kurgusu atmosferiyle günümüz öykücülüğünde farklı bir çizgiyi sürdürüyor yazar.
 Neslihan Önderoğlu’nun üçüncü öykü kitabı Filler ve Balıklar Notos Kitap tarafından yayımlandı. 2015’in güzel öyküleri bir araya getiren kitaplarından biriydi. Kendine özgü öykü dünyasını derinleştirdiğini, sağlamlaştırdığını söylemeliyiz yazarın. Yaşamın kıyısındaki insanların savrulmaları, sevgileri, acıları, yalın, sahici bir dille, ustalıkla anlatılıyor.
Yalçın Tosun Yapı Kredi Yayınları arasında yayımlanan Bir Nedene Sunuldum adlı kitabında sarsıcı öyküler yer alıyor. Diliyle anlatımıyla öykücülüğümüzde kendine önemli bir yer açıyor. Öykülerdeki – “Kiraz’ın Kokusu”, “Fesleğenler” ve diğerleri - karakterler uzun süre akıllarda kalacak güçte. Karakterlerin öyküye yakışır kalıcılıkta, etkileyici çizilmesi ne zamandır öyküde göz ardı ediliyordu.
Kerem Işık Iskalı Karnaval adlı kitabıyla bugün yazılan öykünün dışında, cesaretle konumlanıyor. Arayışını farklı bir kurgunun, alışılmadık bir dilin içinde sürdürüyor. Günümüz dünyasına, ülkemizin yaşanan sorunlarına dair toplumsal eleştirilerini de yerleştiriyor öykülerine. Kitap Yapı Kredi Yayınları arasında yayımlandı.
Mehmet Erte Yapı Kredi Yayınları arasında çıkan Arzuda Bir Sapma adlı yeni öykü kitabında da sürdürüyor alışılmadık, çarpıcı öykü dünyasını. Zor okunan, dil yoğun öyküleri ayrıksılığını koruyor. Çok kendine özgü bir okuyucuyu çağırıyor. Farklı bir çizginin öyküleri bugünün öykücülüğünün kıyısında kendine önemli bir yer açıyor.
Şenay Eroğlu Aksoy’un Gece Çığırtkanları geçen yılın mutlaka kaçırılmaması gerekenleri arasında. Düşle gerçek arasında gidip gelen, zaman ve mekân üstü kurgulanmış ama bugünün acılarına, yokluklarına, yoksunluklarına, yaşadığımız çağın ağır yüküne sözü olan öyküler. Yoğun, şiirsel anlatımı, titiz dil işçiliği, sarsıcı imgeleri öyküleri günümüz öyküsünde önemli bir yerde konumlandırıyor.
B. Nihan Eren Kör Pencerede Uyuyan adlı kitabında artık kendi dilini kurmuş usta bir öykücü olarak okuyucunun karşısındadır. Yapı Kredi Yayınları arasında çıkan kitap kurgusundaki, dilindeki özenle, ironisiyle öne çıkıyor. Farkına varmadan geçip giden zamanın içinde kent yaşamı, kaygılar, acılar, sevdalar, evler, doğa… yaşamak için direnen insanlar…
Türker Ayyıldız’ın Yapı Kredi Yayınları tarafından basılan Şikeste adlı öyküler toplamı da yılın mutlaka anılması gereken iyi kitaplarından biriydi. Coşkulu anlatımı, ayrıntı zenginliği, görselliği de kullanan dili, diyalogları öyküleri etkileyici kılıyor. Toplumun kıyısında kırgın, yoksun ama dayanıklı, bıçkın insanlar.
Bir de Doğan Kitap arasında yayımlanan Güçoburlar adlı ortak kitaptan söz etmek isterim. Aslı Tohumcu ve Kutlukhan Kutlu tarafından hazırlanan kitap biçemleri birbirinden farklı 15 yazarın 15 öyküsüyle diktatörlüğün, despotluğun, tahakküm arzusunun farklı çehrelerinde yolculuğa çağırıyor okuyucusunu.   
Yılın öne çıkan diğer öykü kitaplarını listeleyelim. Hepsine yer vermek mümkün olabilseydi keşke.
Deniz Tarsus – İt Gözü – Can yayınları
Muzaffer Kale – Güneş Sepeti – Can Yayınları
Fergun Özelli – Sarhoş Kapı – Can Yayınları
Fatih Özgüven – Küçük Burun – Metis Yayınları
Berat Alanyalı – Keşiş Örümceği – Bilgi yayınları
Faruk Ulay – Ağ – Notos Kitap
Ömür İklim Demir – Muhtelif Evhamlar Kitabı – Yapı Kredi Yayınları
Kadire Bozkurt – Küçük Dertler – Alakarga Yayınları
Nilüfer Altunkaya – Sevgili Yalnızlık – Alakarga Yayınları
Onur Çalı – Huma Kuşları – Alakarga Yayınları
Alper Beşe – Gecikmeli – Alakarga Yayınları
Billur Şentürk – Mirnanın Elleri – Alakarga Yayınları
İ. Uygar Eskiciyan – Metropol Ninnisi – Alakarga Yayınları
Melisa Kesmez – Bazen Bahar – Sel Yayınları
Özgür Çakır – Yükşehir – Sel Yayınları
Deniz Arslan – Rehavet Havası – İletişim Yayınları
Murat Başekim – Demir Dövme Öyküleri - İletişim Yayınları
Feride Çetin – Duyulur Dünyanın Şarkısı – İletişim Yayınları
Batıkan Köse – Şahsi Düşler ve Onur Kırıcı Gerçekler – İletişim Yayınları
Gökçe Bezirgan – Kulağakaçan – İletişim Yayınları
Sibel Öz – Yokuş Yukarı İstanbul – Notabene Yay.
Tuğba Gürbüz – Lodos Çarpması – Notabene Yay.
Sevtap Ayyıldız – Belleğin Bahar Temizliği – Notabene Yay.
Tunç Kurt – Bay Prada Nasıl Öldürüldü? – Notabene Yay.
Özlem Kiper – Acır mı Mösyö Messıer – Notabene Yay.
Fulya Bayraktar – Yuh – Notabene Yay.
Ayşe Akaltun – Hüzünlü Kadınları Seviniz – Notabene Yay.
Ayşegül Kocabıçak – Dilsiz Annelerin Sessiz Çocukları – Notabene Yay.
Murat Saat – Yoksa Sen Benim En İyi Arkadaşım mısın? – Dedalus
Aykut Ertuğrul – İki Dünyanın Ustası – Dedalus
Arda Erel – İp Cambazı Değil Silahşör – Dedalus
Suzan Bilgen Özgün – Yıldızlara Bakıyor Bazılarımız - Dedalus
Ertuğrul Emin Akgün – Hepimizden Korkuyorum – Dedalus
Banu Özyürek – Bir Günü Bitirme Sanatı – Raskol’un Baltası
Ozan Çınar – Yol Hiç Bitmeyecekmiş Gibi – Raskol’un Baltası
Hande Ortaç -  Üç İki Bir Kayıt – Ayizi Kitap
Ebru Askan – Beni Kim Sevsin – Ayizi Kitap
Arzu Uçar – Dış Kapının Mandalı – Varlık Yay.
Murat Taş – Hikâye Tamircisi – Palto Yay.
Elif Yonat Toğay – Herkes Gibi Herkes Kadar – Bence Kitap
Diydem Deniz Koç – Hayat Irmağının Kıyısında – Bence Kitap
Handan Acar Yıldız – İnatçı Leke – Hece Yay.
Mert Balaban – İşyerlerine Akşam Vakti Çöken Hüzün – Aylak Adam Yay.
Emine Batar – Düğün daveti – Şule Yayınları
Fatma Akdağ – Uslu Yara – Şule Yayınları

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder