Tarihte
Yaşanmamış Olaylar - Ülkü Tamer
Kadir Yüksel
Çağdaş
Türk şiirinin önde gelen imzalarından biridir Ülkü Tamer. Şiirimizin
eskimeyecek ustalarındandır. Yanardağın
Üstündeki Kuş adlı kitapta topladığı şiirleriyle, Mitologya çevirisiyle, denemeleriyle, hatta tiyatroya verdiği
emekle unutulmayacaklar arasında yerini almıştır. Alleben Öyküleri adlı kitabındaki öyküleriyle öykü okurları için de
ayrı bir yerdedir. 1991 yılında yayımlanan kitap aynı yıl Yunus Nadi Öykü
Ödülü’nü almıştı. Sitti Zeynep, Şekerci Asım, Macı Hüseyin, Çete İsmail
bellekte yer eden öykülerdi. Alleben
Öyküleri’nden yirmi üç yıl sonra yeni bir öykü kitabıyla öykü okurunu
selamladı Ülkü Tamer: Tarihte Yaşanmamış
Olaylar.
“Tarihte yaşanmış ilginç olaylar” türünden
kitaplar ilgi çekicidir, hep karşımıza çıkar kitapçı raflarında. Ya da bu
ilginç olaylardan hareketle denemeler, romanlar, öyküler yazılmıştır, ilgiyle
edinip okumuşuzdur kimi kez. Edebiyatın tarihle olan ilişkisi sorgulanmıştır
hep. Ama yanılmıyorsam, ilk kez tarihi
bir anlatının içinde tarihte yaşanmamış olayların öyküleştirilmesiyle
karşılaşıyoruz. “Bu kitapta
okuyacaklarınızın tümü uydurmadır” cümlesiyle başlıyor açıklamasına Ülkü
Tamer. Tamamen düzmeceden, palavradan ibaret on tarihi öykü okuyoruz, üstüne üstlük tamamen palavra bir kaynakçayla
uğurluyor kitap bizi. Bunu bilerek okuduğumuzda bütün öyküler tarihin yapısını
da sorgulatıyor bize. (Kitabı bitirir bitirmez E.H.Carr’ın “Tarih Nedir” kitabını arayıp buldum kitaplığımda.) Tarihin kesinliği
ile kurmacanın yalancılığına ilişkin bir karşıtlık yok okuyacağınız öykülerde.
Tamamı kurmacanın yalancılığının ürünü ama diliyle, anlatımıyla, atmosferiyle,
göndermeleriyle, göstergeleriyle tamamı tarihi…
Kitapçı raflarındaki “ilginç tarihi olaylar” türündeki kitapların pek çoğundan
daha çok “tarih” gerçeğine yakın
olduğunu düşünebilirsiniz, şaşırmayın. Şunu da söylemeliyiz, bu öykülerin
fantastik edebiyat açısından da değerlendirilmesi gerek.
Öyküler
farklı tarihsel dönemlere ait. Kabile toplumundan, Mısırlılara, Roma’ya,
Elizabeth döneminden, Kızılderililere, İkinci Dünya Savaşı yıllarına kadar
farklı dönemlerde yaşanmamış
olayların öyküleri. İlk öykü “Gölün Tıkacı” adını taşıyor. Tanganika Gölü
kıyısındaki bir köyde yaşayan Oogna Mbuti, köyde yüzmeyi bilen tek kişidir.
Suyun üstünde yüzebiliyor oluşu Mbuti’yi neredeyse evliya katına çıkaracaktır.
Köylüler o ne derse yapmaya başlarlar, zamanla köyün, yörenin hâkimiyeti
yüzmeyi bilen gencin eline geçecektir. Uzun yıllar yöreyi huzur içinde yönetir
Mbuti.
İkinci
öykü “Dördüncü Piramit”, kumlar üstündeki üç büyük piramidin yanına yaptırılan
dördüncü piramidin yapılış ve yıkılış öyküsüdür. Ayrıca kedilerin neden
Mısır’da kutsal varlıklar olarak görüldüğünü de öğreniyoruz! “Kanla Yıkanan
Ölü” kitabın üçüncü öyküsü. Maya tarihine ilişkin bu öyküde Mayaların sonunu
hazırlayan ilginç mi ilginç rastlantı çıkıyor karşımıza! Maya hükümdarı
Atanqui, halkını kurtarmak adına büyük bir hata yapacak ve bunu kanıyla
ödeyecektir. Portekizliler büyük bir donanmayla bu yeni topraklardaki
zenginlikleri yağmalamaya belki de hiç gelmeyeceklerdi, Mayalar bugüne dek
yaşayacaklardı.
“Çin
Seddi’nde Büyük Koşu”da, iki oğlunu da savaşta yitiren imparator, kızını
evlendirmek için adaylar arasında bir yarış düzenler. Kazanan tahta oturacak ve
ülkeyi yönetecektir. Dört soylu aday arasında geçecek olan yarış zamanla
kızışır. Tahtı ele geçirme hırsı, iktidar savaşının yaşattığı kirlenmeler, öyküdeki
gibi hep uydurma, palavra aslında, gerçeklerle uzaktan yakından ilgisi yok (!)
“Sen de mi, Brutus?” W.Shakespeare’nin Julius Caesar adlı oyununda geçen,
oyundan da, yazarından da, karakterlerinden de daha ünlü bir repliktir. Roma
tarihine ilişkin bir gerçekmiş gibi kabullenilmiştir. Oysa gerçek bambaşkadır.
Ülkü Tamer asıl tarihi gerçeği yazıyor, yaşanmamış o ilginç tarihi olayı
aydınlığa kavuşturuyor. “İvan Rubinoviç’in Yükselişi” annesi gözlerinin önünde
babası tarafından öldürülen İvan Rubinoviç’in talihinin yardımıyla hızla
basamakları tırmanarak çarlığa kadar tırmanışının öyküsüdür. Rubinoviç’in oğlu
ise Rusya’nın yükselme dönemini başlatacak Çar Petro’dur. İşte tarihin gizli
kalmış bir noktası daha.
“Cezasını
Önceden Çekmişti” Lucia’nın Teni adını verdiği mor gülü üreten Albrecht Brümmer’in
ilginç yaşamının öyküsüdür. İşlemediği bir cinayetten yirmi sekiz yıl hapis
yatan Brümmer, adaletten alacaklı olmuştur. Adalet sisteminin sorgulanması bu
ilginç yaşanmamış tarihi hakikat
karşısında yeniden yapılmalı. “Karlı Geyik’in Düşü” Kızılderililerin yaşamına
ilişkin bir öykü. Wabijo kabilesinin reisi Yıldız Gözlü Boğa’nın tek kızı Karlı
Geyik çocuk doğurma yaşına erişmiştir. Evlenmesi için en doğal aday Ateş
Salkımı’dır. Geleneklere göre evlenme izni alınır ama Karlı Geyik bir düş
görecek ve işler karışacaktır.
“Soylu
Oyuncu” Kraliçe’nin yeğeniyle evli Lord Wynter’in başından geçen ilginç tarihi
yaşanmamış gerçeklerin öyküsüdür.
Genç çiftin bir türlü çocukları olmaz. Suçu birbirine atarlar. Evde çıkan bir
tartışma sırasında kaza sonucu Lord Wynter eşini öldürür. Kraliçe’nin kendisini
sağ bırakmayacağını düşünen Lord kaçıp izini kaybettirir. Bir tiyatro
topluluğunda oyuncu olacaktır. Kendisini unuttursa da gün gelecek topluluk
Kraliçe’nin önünde oyun oynayacaktır. “Savaşı Uzatan Fırtına” daha yakın
sayılabilecek bir tarihte, İkinci Dünya Savaşı sırasında geçiyor. Hitler
ordusundan kaçıp İngiltere’ye sığınan Wolfgang Hauser’in öyküsüdür anlatılan.
Gizli belgeleri Amerika’ya ulaştırmak için İngiliz generali Denham’la birlikte
uçağa binerler. Atlantik’i geçerken fırtınaya yakalanırlar. Tarihin ve talihin
cilvesi savaşın gidişini değiştirecektir.
Tarihin
o anlatımcı dilini kullanıyor öykülerinde Ülkü Tamer. Ayrıntıları unutmadan,
anlattığı dönemin atmosferini sözcüklerden öykünün bütününe yayarak okuyucusunu
içine alıveriyor. Alaysamalı anlatımı, oyunsu kurgusu, fantastik öğeler, hatta
yer yer tamamen şakaya varan yazarlık hileleri (sondaki kaynakça gibi) Tarihte Yaşanmamış Olaylar kitabını bir
önceki Alleben Öyküleri’nden çok
farklı bir yerde konumlandırıyor.
Yaşanmamış
olmalarına karşın yaşanmış gerçekler kadar etkileyici ve hakiki olduklarını
düşünüyorum öykülerin. İnsanın özüne, insanlığın tarihte yaşadıklarının insan
soyu için nasıl da değişmez özellikler barındırdığına ilişkin öyküler. Tamamı
uydurma kitaptaki öykülerin, ama hakiki
olmayan hiçbir yanları yok. O nedenle öyküler, edebiyatın gerçekten daha gerçek
olduğuna inanan okuyucularını bekliyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder